-
گریهی با صدق بر جانها زند ** تا که چرخ و عرش را گریان کند
- Doğru ve özden ağlayış, canlara dokunur, feleği ve arşı bile ağlatır.
-
عقل و دلها بیگمان عرشیاند ** در حجاب از نور عرشی میزیند
- Akıl ve gönüller, şüphe yok ki arşa mensuptur, hicap içinde olarak arş nurundan doğarlar.
-
در بیان آنک عقل و روح در آب و گل محبوساند همچون هاروت و ماروت در چاه بابل
- Akıl ve ruh da Harut ve Marut’un Babil Kuyusunda mahpus oldukları gibi balçık içinde mahpustur.
-
همچو هاروت و چو ماروت آن دو پاک ** بستهاند اینجا به چاه سهمناک 620
- Harut’la Marut gibi. O iki temiz melek de bu alemde korkunç bir kuyuda mahpusturlar.
-
عالم سفلی و شهوانی درند ** اندرین چه گشتهاند از جرمبند
- Aşağılık şehvet alemine düştüler de suçları yüzünden bu kuyuda bağlana kaldılar.
-
سحر و ضد سحر را بیاختیار ** زین دو آموزند نیکان و شرار
- İyilerle kötüler büyüyü ve büyüyü bozan şeyleri bu iki melekten öğrenirler.
-
لیک اول پند بدهندش که هین ** سحر را از ما میاموز و مچین
- Fakat önce kendine gel, büyüyü öğrenme vazgeç bu sevdadan.
-
ما بیاموزیم این سحر ای فلان ** از برای ابتلا و امتحان
- Biz bu büyüyü seni belaya uğratmak ve sınamak için öğretiriz diye öğüt verirler.
-
که امتحان را شرط باشد اختیار ** اختیاری نبودت بیاقتدار 625
- Sınamada şart ihtiyar sahibi olmaktır. Kudret elde olmadıkça da ihtiyar olamaz.
-
میلها همچون سگان خفتهاند ** اندریشان خیر و شر بنهفتهاند
- İstekler uyumuş köpeklere benzer. Onlardaki hayır ve şer de gizlidir.
-
چونک قدرت نیست خفتند این رده ** همچو هیزمپارهها و تنزده
- Kudretleri olmadığı için bunlar, yere yatmış odun parçaları gibi yatakalmışlardır.