-
اختیار آن را نکو باشد که او ** مالک خود باشد اندر اتقوا
- İhtiyarına sahip olmak, “Sakının” emrine uyan ve kendisine sahip olan adam için iyidir.
-
چون نباشد حفظ و تقوی زینهار ** دور کن آلت بینداز اختیار 650
- Kendini koruyamıyor kötülüklerden çekinemiyorsan sakın, o aleti uzaklaştırır, ihtiyarı bırak.
-
جلوهگاه و اختیارم آن پرست ** بر کنم پر را که در قصد سرست
- Benim de cilvelendiğim şey ve ihtiyarım, o kanattır. Onu yoluyorum, çünkü başıma kastetmede.
-
نیست انگارد پر خود را صبور ** تا پرش در نفکند در شر و شور
- Sabır sahibi, kendi kanadını yok farz eder, bu suretle kanadı da onu kötü düşüncelere sevk etmez.
-
پس زیانش نیست پر گو بر مکن ** گر رسد تیری به پیش آرد مجن
- Şu halde ona de ki: Kanadını yolma, onun bir zararı yoktur. Bu çeşit adama ok gelse önüne kalkanını tutar.
-
لیک بر من پر زیبا دشمنیست ** چونک از جلوهگری صبریم نیست
- Fakat bana bu güzel kanat düşmandır. Çünkü sabredemiyor, cilveleniyorum.
-
گر بدی صبر و حفاظم راهبر ** بر فزودی ز اختیارم کر و فر 655
- Eğer çekinme ve korunma bana yol gösterseydi ihtiyar yüzünden debdebem, devletim artardı.
-
همچو طفلم یا چو مست اندر فتن ** نیست لایق تیغ اندر دست من
- Ben çocuğa yahut sarhoşa benziyorum, sınanmalara tahammülüm yok. Benim elime kılıç vermek caiz değildir.
-
گر مرا عقلی بدی و منزجر ** تیغ اندر دست من بودی ظفر
- Eğer aklım olsaydı da beni men etseydi kılıç, elimde bir zafer vasıtası olurdu.
-
عقل باید نورده چون آفتاب ** تا زند تیغی که نبود جز صواب
- Güneş gibi nurlar saçan bir akıl lazım ki doğrudan başka bir suretle kılıç vurmasın.