English    Türkçe    فارسی   

5
653-662

  • پس زیانش نیست پر گو بر مکن  ** گر رسد تیری به پیش آرد مجن 
  • Şu halde ona de ki: Kanadını yolma, onun bir zararı yoktur. Bu çeşit adama ok gelse önüne kalkanını tutar.
  • لیک بر من پر زیبا دشمنیست  ** چونک از جلوه‌گری صبریم نیست 
  • Fakat bana bu güzel kanat düşmandır. Çünkü sabredemiyor, cilveleniyorum.
  • گر بدی صبر و حفاظم راه‌بر  ** بر فزودی ز اختیارم کر و فر  655
  • Eğer çekinme ve korunma bana yol gösterseydi ihtiyar yüzünden debdebem, devletim artardı.
  • هم‌چو طفلم یا چو مست اندر فتن  ** نیست لایق تیغ اندر دست من 
  • Ben çocuğa yahut sarhoşa benziyorum, sınanmalara tahammülüm yok. Benim elime kılıç vermek caiz değildir.
  • گر مرا عقلی بدی و منزجر  ** تیغ اندر دست من بودی ظفر 
  • Eğer aklım olsaydı da beni men etseydi kılıç, elimde bir zafer vasıtası olurdu.
  • عقل باید نورده چون آفتاب  ** تا زند تیغی که نبود جز صواب 
  • Güneş gibi nurlar saçan bir akıl lazım ki doğrudan başka bir suretle kılıç vurmasın.
  • چون ندارم عقل تابان و صلاح  ** پس چرا در چاه نندازم سلاح 
  • Parlak aklım ve iyi bir huyum yok, şu halde silahımı neden kuyuya atmayayım?
  • در چه اندازم کنون تیغ و مجن  ** کین سلاح خصم من خواهد شدن  660
  • Bu silah, bana düşman olacak. Onun için kılıçla kalkanı kuyuya atıyorum.
  • چون ندارم زور و یاری و سند  ** تیغم او بستاند و بر من زند 
  • Ne kolumda kuvvet var, ne dayanacağım bir yer. Kılıcımı atmazsam düşmanım elimden alır onunla beni yaralar.
  • رغم این نفس وقیحه‌خوی را  ** که نپوشد رو خراشم روی را 
  • Bu kötü huylu nefis, yüzünü örtmemekte. Ben de onun inadına yüzümü yırtmadayım.