-
هست اندر دفع ظلمت آشکار ** آتش صورت به مومی پایدار
- Suret ateşi karanlığı gidermek için mum suretinde durur.
-
برخلاف موم شمع جسم کان ** تا شود کم گردد افزون نور جان 680
- Beden mumu şu görünen mumun aksinedir; yok oldukça can nuru artar.
-
این شعاع باقی و آن فانیست ** شمع جان را شعلهی ربانیست
- Bu ebedi ışıktır, mumsa geçici. Can mumunun alevi, Allah’ya aittir.
-
این زبانهی آتشی چون نور بود ** سایهی فانی شدن زو دور بود
- Ateşten meydana gelen şu ateş, nur olduğundan geçici gölge, ondan uzaklaşmıştır.
-
ابر را سایه بیفتد در زمین ** ماه را سایه نباشد همنشین
- Bulutun gölgesi yere düşer. Fakat gölge, ayla düşüp kalkmaz.
-
بیخودی بیابریست ای نیکخواه ** باشی اندر بیخودی چون قرص ماه
- A bahtı yaver kişi, kendinden geçmek, bulutsuz bir jale gelmektir. Kendinden geçtin mi değirmi aya benzersin.
-
باز چون ابری بیاید رانده ** رفت نور از مه خیالی مانده 685
- Fakat rüzgâr bir bulutu sürüp getirdi mi o vakit Ay'ın nûru gider ve ancak bir hayal kalır. (TM)
-
از حجاب ابر نورش شد ضعیف ** کم ز ماه نو شد آن بدر شریف
- Bulut ardında kalmasından o Ay'ın nûru zayıflar, tam ay halinde iken yeni hilâlden daha zayıf olur. (TM)
-
مه خیالی مینماید ز ابر و گرد ** ابر تن ما را خیالاندیش کرد
- Bulut ve toz yüzünden ay, bir hayal gibi görünür. İşte beden bulutu da bizi hayal düşüncesine sürer.
-
لطف مه بنگر که این هم لطف اوست ** که بگفت او ابرها ما را عدوست
- Ayın lutfuna bak ki bu da onun lutfudur, çünkü bize, bulutlar düşmanımızdır demiştir.