-
این زبانهی آتشی چون نور بود ** سایهی فانی شدن زو دور بود
- Ateşten meydana gelen şu ateş, nur olduğundan geçici gölge, ondan uzaklaşmıştır.
-
ابر را سایه بیفتد در زمین ** ماه را سایه نباشد همنشین
- Bulutun gölgesi yere düşer. Fakat gölge, ayla düşüp kalkmaz.
-
بیخودی بیابریست ای نیکخواه ** باشی اندر بیخودی چون قرص ماه
- A bahtı yaver kişi, kendinden geçmek, bulutsuz bir jale gelmektir. Kendinden geçtin mi değirmi aya benzersin.
-
باز چون ابری بیاید رانده ** رفت نور از مه خیالی مانده 685
- Fakat rüzgâr bir bulutu sürüp getirdi mi o vakit Ay'ın nûru gider ve ancak bir hayal kalır. (TM)
-
از حجاب ابر نورش شد ضعیف ** کم ز ماه نو شد آن بدر شریف
- Bulut ardında kalmasından o Ay'ın nûru zayıflar, tam ay halinde iken yeni hilâlden daha zayıf olur. (TM)
-
مه خیالی مینماید ز ابر و گرد ** ابر تن ما را خیالاندیش کرد
- Bulut ve toz yüzünden ay, bir hayal gibi görünür. İşte beden bulutu da bizi hayal düşüncesine sürer.
-
لطف مه بنگر که این هم لطف اوست ** که بگفت او ابرها ما را عدوست
- Ayın lutfuna bak ki bu da onun lutfudur, çünkü bize, bulutlar düşmanımızdır demiştir.
-
مه فراغت دارد از ابر و غبار ** بر فراز چرخ دارد مه مدار
- Ay, ne buluta aldırış eder, ne toza. O, göğün yücesindedir.
-
ابر ما را شد عدو و خصم جان ** که کند مه را ز چشم ما نهان 690
- Bulut bizim canımıza düşmandır. Bulut bizim gözümüzden ayı gizler.
-
حور را این پرده زالی میکند ** بدر را کم از هلالی میکند
- Bu perde, huriyi Zâl gibi kuvvetlendirir, dolunayı yeni aydan daha noksan bir hale getirir.