زآنک تو هم لقمهای هم لقمهخوار ** آکل و ماکولی ای جان هوشدار
Çünkü sen hem lokmasın, hem lokmayı yiyen. Ey can, aklını başına al, hem yiyorsun hem yeniyorsun!
در بیان آنک ما سوی الله هر چیزی آکل و ماکولست همچون آن مرغی کی قصد صید ملخ میکرد و به صید ملخ مشغول میبود و غافل بود از باز گرسنه کی از پس قفای او قصد صید او داشت اکنون ای آدمی صیاد آکل از صیاد و آکل خود آمن مباش اگر چه نمیبینیش به نظر چشم به نظر دلیل و عبرتش میبین تا چشم نیز باز شدن
Tanrı’dan başka her şey hem yer hem yenir. Çekirge avlamakta olan ve ardında onu avlamaya kalkışan aç doğan kuşundan gafil bulunan kuş gibi. Şimdi ey Ademoğlu, sen yiyor ve avlanıyorsun ama seni de avlayacak ve yiyecek olandan emin olma. Onu baş gözüyle göremiyorsan can ve ibret gözüyle gör de sırrın gözü açılsın
مرغکی اندر شکار کرم بود ** گربه فرصت یافت او را در ربود
Bir kuşcağız kurt avlıyordu kedi fırsat bulup onu kapıverdi.
آکل و ماکول بود و بیخبر ** در شکار خود ز صیادی دگر 720
Yiyordu, yeniyordu, fakat kendisi avlanırken başka bir avcıdan haberi bile yoktu.
دزد گرچه در شکار کالهایست ** شحنه با خصمانش در دنبالهایست
Hırsız, bir kumaşı çalmaktadır ama şahne de, hırsızın düşmanları ile beraber ardındadır.
عقل او مشغول رخت و قفل و در ** غافل از شحنهست و از آه سحر
Hırsızın aklı, pılı pırtıda, kilitte ve kapıdadır. Şahneden ve seher çağından ah edeceğinden gafildir.
او چنان غرقست در سودای خود ** غافلست از طالب و جویای خود
Sevdasına öyle dalmıştır ki kendisini arayandan haberi bile yoktur.
گر حشیش آب و هوایی میخورد ** معدهی حیوانش در پی میچرد
Bir ot, arı duru bir suyu içti mi derhal bir hayvan gelir, onu otlar yer.
آکل و ماکول آمد آن گیاه ** همچنین هر هستیی غیر اله 725
O ot, hem yer, hem yenir. Tanrı’dan her varlık böyledir işte.
و هو یطعمکم و لا یطعم چو اوست ** نیست حق ماکول و آکل لحم و پوست
Tanrı “Sizi doyurur, fakat kendi yemek yemez” Tanrı ne yenir ne yer. O, et ve deri değildir.
آکل و ماکول کی ایمن بود ** ز آکلی که اندر کمین ساکن بود
Yiyen ve yenilen, pusuya gizlenmiş bulunan bir yiyiciden nasıl emin olabilir?