-
در سیاهی زنگی زان آسوده است ** کو ز زاد و اصل زنگی بوده است
- Zenci aslından öyle doğduğundan, aslından zenci olduğundan o kara renkten hoşlanır, rahattır.
-
آنک روزی شاهد و خوشرو بود ** گر سیهگردد تدارکجو بود
- Fakat bir gün güzelleşse, güzel yüzlü bir hale gelse de sonra kararsa çaresini aramaya koyulur.
-
مرغ پرنده چو ماند در زمین ** باشد اندر غصه و درد و حنین 820
- Uçar kuş, yeryüzünde kalsa derde, eleme düşer, feryat etmeye başlar.
-
مرغ خانه بر زمین خوش میرود ** دانهچین و شاد و شاطر میدود
- Fakat ev kuşu, yeryüzünde güzelce yürür, yem toplar, neşeli bir halde dönüp dolaşır.
-
زآنک او از اصل بیپرواز بود ** وآن دگر پرنده و پرواز بود
- Çünkü o aslında uçamaz, öbürü uçucudur.
-
قال النبی علیهالسلام ارحموا ثلاثا عزیز قوم ذل و غنی قوم افتقر و عالما یلعب به الجهال
- Peygamber aleyhisselam “üç kişiye acıyın : bir kavmin aşağı bir hale düşen yücesine, yoksullaşan zenginine, cahillere oyuncak olan bilginine” dedi
-
گفت پیغامبر که رحم آرید بر ** جان من کان غنیا فافتقر
- Peygamber, canım hakkı için dedi, yoksul düşen zengine,
-
والذی کان عزیزا فاحتقر ** او صفیا عالما بین المضر
- Hor hakir bir hale gelen yüceye, yahut da bilgisizlikle şöhret kazanan Mudar kabilesinin arasına düşmüş saf ve temiz alime acıyın.
-
گفت پیغامبر که با این سه گروه ** رحم آرید ار ز سنگید و ز کوه 825
- Peygamber dedi ki: Taş ve dağ bile olsanız bu üç bölük halka merhamet edin.
-
آنک او بعد از رئیسی خوار شد ** وآن توانگر هم که بیدینار شد
- Çünkü o, başlıkta bulunduktan sonra hor oldu. Öbürü, zenginken yoksul düştü, parasız kaldı.
-
وآن سوم آن عالمی که اندر جهان ** مبتلی گردد میان ابلهان
- Üçüncüsü de, alemde ahmak adamlar arasında belalara uğrayan alimdir.