-
تنگشان آورد لشکرهای او ** اسپهش افتاد در قتل عدو
- Askerlerini sıkıştırdı. Ordusu, düşmanları öldürmeye koyuldu.
-
سجده آوردند پیشش کالامان ** حلقهمان در گوش کن وا بخش جان
- Şehirliler aman diye huzuruna gelip secde ettiler. Kulağımıza küpe tak, bizi kul et, tek canımızı bağışla.
-
هر خراج و صلتی که بایدت ** آن ز ما هر موسمی افزایدت
- Sana lazım olan her vergiyi her hediyeyi verelim, onu her yıl çoğaltalım.
-
جان ما آن توست ای شیرخو ** پیش ما چندی امانت باش گو
- Ey aslan huylu canımız senin,bir zamancağız onu bize emanet bırak dediler.
-
گفت نرهانید از من جان خویش ** تا نیاریدم ابوبکری به پیش 850
- Padişah bana Ebubekir adlı birisini getirmezseniz canınızı kurtaramazsınız.
-
تا مرا بوبکر نام از شهرتان ** هدیه نارید ای رمیده امتان
- Şehrinizden Ebubekir adlı birini bana armağan olarak sunmazsanız,
-
بدرومتان همچو کشت ای قوم دون ** نه خراج استانم و نه هم فسون
- Size kötülük eder, sizi ekin gibi keser biçerim. Ne vergi alırım, ne afsun dinlerim dedi.
-
بس جوال زر کشیدندش به راه ** کز چنین شهری ابوبکری مخواه
- Yoluna altın dolu bir çuval getirip, bu şehirden Ebubekir adlı birini isteme.
-
کی بود بوبکر اندر سبزوار ** یا کلوخ خشک اندر جویبار
- Sebzvar’da nasıl olur da Ebubekir bulunur? Hiç dere içinde ıslanmamış toprak parçası bulunur mu? dediler.
-
رو بتابید از زر و گفت ای مغان ** تا نیاریدم ابوبکر ارمغان 855
- Padişah altından yüz çevirip “A mecusiler” dedi, Ebubekir adlı birisini armağan olarak getirmedikçe