English    Türkçe    فارسی   

6
101-110

  • مهر آن در جان تست و پند دوست  ** می‌زند بر گوش تو بیرون پوست 
  • Fakat onun sevgisi senin canındadır da onun için dostun öğüdü bir kulağından girer, bir kulağından çıkar.
  • پند ما در تو نگیرد ای فلان  ** پند تو در ما نگیرد هم بدان 
  • Fakat bil ki senin öğüdün de bize tesir etmez, bizim öğüdümüz de sana!
  • جز مگر مفتاح خاص آید ز دوست  ** که مقالید السموات آن اوست 
  • Meğer ki göklerin anahtarları elinde olan sevgiliden sana hususi bir anahtar ihsan edile.
  • این سخن هم‌چون ستاره‌ست و قمر  ** لیک بی‌فرمان حق ندهد اثر 
  • Bu söz, yıldıza benzer, aya benzer. Fakat Allah buyruğu olmaksızın tesir etmez.
  • این ستاره‌ی بی‌جهت تاثیر او  ** می‌زند بر گوشهای وحی‌جو  105
  • Bu cihetsiz yıldız, yalnız vahiy arayan kulaklara tesir eder.
  • کی بیایید از جهت تا بی‌جهات  ** تا ندراند شما را گرگ مات 
  • Cihetten cihetsizlik âlemine gelin de sizi kurdu paralamasın der.
  • آنچنان که لمعه‌ی درپاش اوست  ** شمس دنیا در صفت خفاش اوست 
  • Onun yıldızlar saçan pırıltısı karşısında şu dünya güneşi, bir yarasaya benzer.
  • هفت چرخ ازرقی در رق اوست  ** پیک ماه اندر تب و در دق اوست 
  • Yedi mavi gök, onun kulluğundadır. Bir çavuşa benzeyen ay, onun derdiyle yanmada, erimededir.
  • زهره چنگ مسله در وی زده  ** مشتری با نقد جان پیش آمده 
  • Zühre, bir şey soracak oldu mu ona el atar, Müşteri can nakdini eline alıp huzurunda durur.
  • در هوای دستبوس او زحل  ** لیک خود را می‌نبیند از محل  110
  • Zühal, onun elini öpme havasındadır ama kendisini bu devlete lâyık görmez.