-
بیخود و سرمست و پر آتش نشست ** از دهانش بس کلام تلخ جست 1010
- Kendinden geçmiş sarhoş ve ateşli bir halde oturdu. Ağzından bir hayli acı sözler çıktı.
-
کین ولی الله را چون میزنی ** این چه حقدست ای عدو روشنی
- Dedi ki: Bu Allah dostunu nasıl dövüyorsun? Ey apaçık düşman bu ne haset?
-
گر ترا صدقیست اندر دین خود ** ظلم بر صادق دلت چون میدهد
- Kendi dininde doğru isen doğru sözlü bir adama zulmetmeye gönlün nasıl razı oluyor?
-
ای تو در دین جهودی مادهای ** کین گمان داری تو بر شهزادهای
- Ey kâfirlik dininde karı olan, nasıl oluyor da bir şehzadeye karşı böyle bir zanda bulunuyorsun?
-
در همه ز آیینهی کژساز خود ** منگر ای مردود نفرین ابد
- Ey ebedî lânete uğramış, ey merdut adam, daima adamı eğri büğrü gösteren aynaya bakma.
-
آنچ آن دم از لب صدیق جست ** گر بگویم گم کنی تو پای و دست 1015
- O anda Sıddıyk’ın ağzından çıkan sözleri söylesem elini ayağını kaybedersin.
-
آن ینابیع الحکم همچون فرات ** از دهان او دوان از بیجهات
- O hikmet kaynakları cihetsizlik makamından coşmada, dudağından Fırat gibi kaynayıp akmada idi.
-
همچو از سنگی که آبی شد روان ** نه ز پهلو مایه دارد نه از میان
- Herhangi bir taştan su kaynar, akar. Bu su, taşın ne yanından gelir, ne ortasından.
-
اسپر خود کرده حق آن سنگ را ** بر گشاده آب مینارنگ را
- Allah o taşı kendisine bir siper yapmıştır. O gök renkli suyu, o taştan akıtıp durmadadır.
-
همچنانک از چشمهی چشم تو نور ** او روان کردست بیبخل و فتور
- Nitekim senin göz kaynağından da nur, hiç eksilmeden akıp durmadadır.