English    Türkçe    فارسی   

6
1020-1029

  • نه ز پیه آن مایه دارد نه ز پوست  ** روی‌پوشی کرد در ایجاد دوست  1020
  • O nur, ne yağdan meydana gelir, ne deriden. Dost, yaratılışta, o gözü, nura bir vesile yapmıştır.
  • در خلای گوش باد جاذبش  ** مدرک صدق کلام و کاذبش 
  • Kulak boşluğunda da çekici bir yel vardır. Söyleyenin yalan olsun doğru olsun sözlerini duyar anlar.
  • آن چه بادست اندر آن خرد استخوان  ** کو پذیرد حرف و صوت قصه‌خوان 
  • O küçücük kemikteki yel nasıl bir yeldir ki söz söyleyenin harfini, sesini alıyor?
  • استخوان و باد روپوشست و بس  ** در دو عالم غیر یزدان نیست کس 
  • Kemikle yel ancak bir vesileden ibarettir. İki âlemde de Allah’dan başka kimse yoktur.
  • مستمع او قایل او بی‌احتجاب  ** زانک الاذنان من الراس ای مثاب 
  • Perdesiz olarak duyan da odur söyleyen de. Çünkü “Kulaklar baştan sayılır.”
  • گفت رحمت گر همی‌آید برو  ** زر بده بستانش ای اکرام‌خو  1025
  • Kâfir dedi ki: Ey ikramcı adam, eğer acıyorsan para ver, al onu. G
  • از منش وا خر چو می‌سوزد دلت  ** بی‌منت حل نگردد مشکلت 
  • önlün yanıyorsa onu benden satın al. Müşkülün parasız hallolmaz.
  • گفت صد خدمت کنم پانصد سجود  ** بنده‌ای دارم تن اسپید و جهود 
  • Ebubekir, yüzlerce hizmette bulunur, Allah’ya karşı da beş yüz kere şükür secdesine kapanırım. Güzel bir kulum var, fakat kâfir.
  • تن سپید و دل سیاهستش بگیر  ** در عوض ده تن سیاه و دل منیر 
  • Vücudu beyaz ama gönlü kara, gönlü nurlu kulu ver bana.
  • پس فرستاد و بیاورد آن همام  ** بود الحق سخت زیبا آن غلام 
  • Birisini gönderip kölesini getirtti, hakikatten o köle pek güzeldi.