English    Türkçe    فارسی   

6
1096-1105

  • زان جهان کو چاره‌ی بیچاره‌جوست  ** صد هزاران نادره دنیا دروست 
  • O âlem, öyle bir âlemdir ki biçarelere çareler, arar. Dünyanın yüz binlerce bulunmaz matahı o âlemdedir.
  • ابشروا یا قوم اذ جاء الفرج  ** افرحوا یا قوم قد زال الحرج 
  • Ey kavim, müjdeler olsun, ferahlık vakti geldi, zahmet devri geçti, ferahlanın ey kavim!
  • آفتابی رفت در کازه‌ی هلال  ** در تقاضا که ارحنا یا بلال 
  • Ey Bilâl, bizi ferahlandır demek için bir güneş, hilâlin evine gitti.
  • زیر لب می‌گفتی از بیم عدو  ** کوری او بر مناره رو بگو 
  • Ey Bilâl, düşman korkusu ile dudak altından söylediğin sözü minarelere çık da kâfirlerin körlüğüne rağmen bağır!
  • می‌دمد در گوش هر غمگین بشیر  ** خیز ای مدبر ره اقبال گیر  1100
  • Müjdeci, her dertlinin kulağına, kalk ey talihsiz, devlet yolunu tut diye bağırmada.
  • ای درین حبس و درین گند و شپش  ** هین که تا کس نشنود رستی خمش 
  • Ey bu hapiste, şu kokmuş yerde, bitler içinde kalan, kendine gel... kimse duymasın, kurtuldun ,sus!
  • چون کنی خامش کنون ای یار من  ** کز بن هر مو بر آمد طبل‌زن 
  • Dostum, her kılın dibinden bir davul sesi gelmede... Neden şimdi susuyorsun?
  • آن‌چنان کر شد عدو رشک‌خو  ** گوید این چندین دهل را بانگ کو 
  • Hasetçi düşman öyle bir sağır oldu ki bu kadar davul sesine karşı hani, ses nerede ki diyor.
  • می‌زند بر روش ریحان که طریست  ** او ز کوری گوید این آسیب چیست 
  • Bak, ne taze diye yüzüne reyhan vuruyorlar da körlüğünden bu eziyet de nedir ki demekte.
  • می‌شکنجد حور دستش می‌کشد  ** کور حیران کز چه دردم می‌کند  1105
  • Huri, elini sıkar; kör neden beni incitiyor diye hayretlere düşer, elini çeker.