-
آن گدا در رفت و دامن بر کشید ** اندر آن خانه بحسبت خواست رید
- Yoksul içeri girip eteklerini kaldırdı evin içinde aptes bozmaya niyetlendi.
-
گفت هی هی گفت تن زن ای دژم ** تا درین ویرانه خود فارغ کنم
- Ev sahibi; hey çirkin herif ne yapıyorsun, deyince dedi ki: Böyle yıkık yere bâri aptes bozayım da ferahlayayım.
-
چون درینجا نیست وجه زیستن ** بر چنین خانه بباید ریستن
- Burada yaşamanın madem ki imkânı yok, böyle eve ancak aptes bozulur.
-
چون نهای بازی که گیری تو شکار ** دست آموز شکار شهریار
- Padişah kolunda beslenmedin, avlanmayı bellemedin; zaten doğan değilsin ki av tutasın.
-
نیستی طاوس با صد نقش بند ** که به نقشت چشمها روشن کنند 1260
- Tavus kuşu da değilsin ki yüzlerce nakışlarla bezenesin de gözleri neşelendiresin.
-
هم نهای طوطی که چون قندت دهند ** گوش سوی گفت شیرینت نهند
- Dudu değilsin ki sana şeker versinler, tatlı sözlerini dinlesinler.
-
هم نهای بلبل که عاشقوار زار ** خوش بنالی در چمن یا لالهزار
- Bülbül değilsin, âşıkçasına ağlayıp inleyesin, çayırlıkta, çimenlikte yahut lâle bahçelerinde güzel güzel çileyesin.
-
هم نهای هدهد که پیکیها کنی ** نه چو لکلک که وطن بالا کنی
- Hüthüt değilsin ki çavuşluk edesin. Leylek değilsin ki yücelerde yurt tutasın.
-
در چه کاری تو و بهر چت خرند ** تو چه مرغی و ترا با چه خورند
- Ne iştesin sen? Seni ne diye satın alsınlar? Ne kuşusun sen? Seni ne diye yesinler?
-
زین دکان با مکاسان برتر آ ** تا دکان فضل که الله اشتری 1265
- Bu değer bilmezlerin dükkânından vazgeç, yücel “Allah satın alır” ihsanının dükkânına gel!