-
پس خلیفهش کرد و بر تختش نشاند ** بر سپه بگزیدش و فرزند خواند 1385
- Onu halife yaptı, tahta oturttu. Ona ordu verdi, onu kendisine oğul edindi.
-
طول و عرض و وصف قصه تو به تو ** در کلام آن بزرگ دین بجو
- Bu hikâyeyi uzun boylu ve etraflı olarak o din büyüğünün kitabında bul oku.
-
حاصل آن کودک برین تخت نضار ** شسته پهلوی قباد شهریار
- Hâsılı o çocuk, o güzelim tahtın üzerinde o büyük padişahın yanı başında otururdu.
-
گریه کردی اشک میراندی بسوز ** گفت شه او را کای پیروز روز
- Daima yanar yakılır, ağlar dururdu. Padişah dedi ki: Ey bahtı kutlu!
-
از چه گریی دولتت شد ناگوار ** فوق املاکی قرین شهریار
- Neden ağlıyorsun? Devletin mi bozuldu? Padişahlardan üstünsün, padişahlar padişahıyla düşüp kalkmadasın.
-
تو برین تخت و وزیران و سپاه ** پیش تختت صف زده چون نجم و ماه 1390
- Sen şu tahtın üstünde oturuyorsun. Vezirlerle asker, tahtının önünde ay ve yıldızlar gibi saf saf duruyorlar.
-
گفت کودک گریهام زانست زار ** که مرا مادر در آن شهر و دیار
- Çocuk, şundan ağlıyorum dedi; Anam memleketimizde.
-
از توم تهدید کردی هر زمان ** بینمت در دست محمود ارسلان
- Beni daimi seninle korkutur, seni aslan Mahmud’un elinde göreyim derdi.
-
پس پدر مر مادرم را در جواب ** جنگ کردی کین چه خشمست و عذاب
- Babam, anama sıkılır, bu ne kızgınlık, bu ne kötü dilek.
-
مینیابی هیچ نفرینی دگر ** زین چنین نفرین مهلک سهلتر
- Bundan başka bir beddua bulamıyor musun da böyle kötü ve öldürücü bedduada bulunuyorsun.