English    Türkçe    فارسی   

6
143-152

  • بگذری زان نقشهای هم‌چو حور  ** جلوه آری با عجوز نیم‌کور 
  • O huri gibi güzel resimler şöyle dursun, kalkar, yarı kör bir kocakarıya karşı cilvelenirsin.
  • در عجوزه چیست که ایشان را نبود  ** که ترا زان نقشها با خود ربود 
  • O kocakarıda olan ve resimlerde olmayan nedir ki seni o resimlerden tutup çeker?
  • تو نگویی من بگویم در بیان  ** عقل و حس و درک و تدبیرست و جان  145
  • Sen söylemezsin ama ben söyleyeyim: Akıldır, duygudur, anlayıştır, tedbirdir, candır.
  • در عجوزه جان آمیزش‌کنیست  ** صورت گرمابه‌ها را روح نیست 
  • Kocakarıda insanla kaynaşan can var. Halbuki hamamdaki resimlerde ruh yok.
  • صورت گرمابه گر جنبش کند  ** در زمان او از عجوزه بر کند 
  • Hamam duvarındaki resim, bir harekete gelseydi derhal seni kocakarıdan çekerdi.
  • جان چه باشد با خبر از خیر و شر  ** شاد با احسان و گریان از ضرر 
  • Can nedir? Hayırdan, şerden haberdar olan, lütuf ve ihsana sevinen, zarardan yerinip ağlayan şey.
  • چون سر و ماهیت جان مخبرست  ** هر که او آگاه‌تر با جان‌ترست 
  • Madem ki canın sırrı, mahiyeti, insana hayrı, şerri haber vermede... Şu halde hakikatten kimin daha ziyade haberi varsa o, daha canlıdır.
  • روح را تاثیر آگاهی بود  ** هر که را این بیش اللهی بود  150
  • Ruhun tesiri, bilgi ve anlayıştır. Kimde bu bilgi ve anlayış, daha fazlaysa o, daha ziyade Allahlıktır.
  • چون خبرها هست بیرون زین نهاد  ** باشد این جانها در آن میدان جماد 
  • Fakat bu tabiat âleminin ötesinde öyle haberler, öyle bilgiler vardır ki bu canlar, o meydan da cansız bir hale gelirler.
  • جان اول مظهر درگاه شد  ** جان جان خود مظهر الله شد 
  • Bunlardan haberdar olmayan can, Allah tapısına mazhar oldu... Canların canı ise Allah’ya mazhar oldu.