-
بگذری زان نقشهای همچو حور ** جلوه آری با عجوز نیمکور
- O huri gibi güzel resimler şöyle dursun, kalkar, yarı kör bir kocakarıya karşı cilvelenirsin.
-
در عجوزه چیست که ایشان را نبود ** که ترا زان نقشها با خود ربود
- O kocakarıda olan ve resimlerde olmayan nedir ki seni o resimlerden tutup çeker?
-
تو نگویی من بگویم در بیان ** عقل و حس و درک و تدبیرست و جان 145
- Sen söylemezsin ama ben söyleyeyim: Akıldır, duygudur, anlayıştır, tedbirdir, candır.
-
در عجوزه جان آمیزشکنیست ** صورت گرمابهها را روح نیست
- Kocakarıda insanla kaynaşan can var. Halbuki hamamdaki resimlerde ruh yok.
-
صورت گرمابه گر جنبش کند ** در زمان او از عجوزه بر کند
- Hamam duvarındaki resim, bir harekete gelseydi derhal seni kocakarıdan çekerdi.
-
جان چه باشد با خبر از خیر و شر ** شاد با احسان و گریان از ضرر
- Can nedir? Hayırdan, şerden haberdar olan, lütuf ve ihsana sevinen, zarardan yerinip ağlayan şey.
-
چون سر و ماهیت جان مخبرست ** هر که او آگاهتر با جانترست
- Madem ki canın sırrı, mahiyeti, insana hayrı, şerri haber vermede... Şu halde hakikatten kimin daha ziyade haberi varsa o, daha canlıdır.
-
روح را تاثیر آگاهی بود ** هر که را این بیش اللهی بود 150
- Ruhun tesiri, bilgi ve anlayıştır. Kimde bu bilgi ve anlayış, daha fazlaysa o, daha ziyade Allahlıktır.
-
چون خبرها هست بیرون زین نهاد ** باشد این جانها در آن میدان جماد
- Fakat bu tabiat âleminin ötesinde öyle haberler, öyle bilgiler vardır ki bu canlar, o meydan da cansız bir hale gelirler.
-
جان اول مظهر درگاه شد ** جان جان خود مظهر الله شد
- Bunlardan haberdar olmayan can, Allah tapısına mazhar oldu... Canların canı ise Allah’ya mazhar oldu.