English    Türkçe    فارسی   

6
1486-1495

  • او به یک مشتم بریزد چون رصاص  ** شاه فرماید مرا زجر و قصاص 
  • Kalay gibi eriyip akıverecek. Derken padişah kısas emredecek.
  • خیمه ویرانست و بشکسته وتد  ** او بهانه می‌جود تا در فتد 
  • Zaten çadır harap, direk kırık, yıkılmaya bahane arıyor.
  • بهر این مرده دریغ آید دریغ  ** که قصاصم افتد اندر زیر تیغ 
  • Bu ölü herif için kılıç altına gitmek, kısasa razı olmak yazıktır doğrusu, yazık dedi.
  • چون نمی‌توانست کف بر خصم زد  ** عزمش آن شد کش سوی قاضی برد 
  • Onu dövemediğinden kadıya götürmeyi kurdu.
  • که ترازوی حق است و کیله‌اش  ** مخلص است از مکر دیو و حیله‌اش  1490
  • Çünkü kadı, Allahnın terazisidir. Kilesine şeytan hilesi giremez.
  • هست او مقراض احقاد و جدال  ** قاطع جن دو خصم و قیل و قال 
  • O, hasetlerin, çekişlerin makasıdır. İki düşmanın savaşını, dedikodusunu keser.
  • دیو در شیشه کند افسون او  ** فتنه‌ها ساکن کند قانون او 
  • Afsunu ,şeytanı şişeye hapseder. Kanunu, fitneleri yatıştırır.
  • چون ترازو دید خصم پر طمع  ** سرکشی بگذارد و گردد تبع 
  • Tamahkâr düşman teraziyi görünce serkeşliği bırakır, onun hükmüne uyar.
  • ور ترازو نیست گر افزون دهیش  ** از قسم راضی نگردد آگهیش 
  • Fakat terazi olmazsa çok bile versen payına razı olmaz.
  • هست قاضی رحمت و دفع ستیز  ** قطره‌ای از بحر عدل رستخیز  1495
  • Kadı rahmettir, savaşı defeder, kıyametteki adalet denizinden bir katradır o.