-
در حد و تعزیر قاضی هر که مرد ** نیست بر قاضی ضمان کو نیست خرد
- Kadının şer’an vurduğu sopayla birisi ölürse kadı, onu ödemez. Çünkü şeriat’in emri oyuncak değildir.
-
نایب حقست و سایهی عدل حق ** آینهی هر مستحق و مستحق
- O, Allah vekilidir, Allah adaletinin gölgesidir. Her hak sahibiyle cezaya müstahak olanın aynasıdır o.
-
کو ادب از بهر مظلومی کند ** نه برای عرض و خشم و دخل خود
- O, mazlumun hakkını hak etmek için ceza verir, kendi ırzı için kızgınlığından yahut da bir şey kazanmak için değil.
-
چون برای حق و روز آجلهست ** گر خطایی شد دیت بر عاقلهست
- Onun cezası, Allah içindir, kıyamet günü içindir. Bu ceza da bir hata olsa bile ona diyet lâzım gelmez.
-
آنک بهر خود زند او ضامنست ** وآنک بهر حق زند او آمنست 1515
- Çünkü birisini kendisi için döven borçludur. Allah için döven her şeyden emindir.
-
گر پدر زد مر پسر را و بمرد ** آن پدر را خونبها باید شمرد
- Baba oğlunu dövse de oğlu ölse kan diyetini vermesi lâzımdır.
-
زانک او را بهر کار خویش زد ** خدمت او هست واجب بر ولد
- Çünkü onu, kendi işi için dövmüştür. Oğlun, babaya hizmeti vaciptir.
-
چون معلم زد صبی را شد تلف ** بر معلم نیست چیزی لا تخف
- Fakat çocuğu öğretmeni dövse de çocuk, bu dayaktan ölse korkma, öğretmene hiçbir şey olmaz.
-
کان معلم نایب افتاد و امین ** هر امین را هست حکمش همچنین
- Çünkü öğretmen Allah vekilidir, emindir. Her eminin hakkındaki hükümde böyledir.
-
نیست واجب خدمت استا برو ** پس نبود استا به زجرش کارجو 1520
- Talebenin öğretmene hizmeti farz değildir. Bu yüzden de üstat ona kendisi için bir ceza vermez.