-
کان معلم نایب افتاد و امین ** هر امین را هست حکمش همچنین
- Çünkü öğretmen Allah vekilidir, emindir. Her eminin hakkındaki hükümde böyledir.
-
نیست واجب خدمت استا برو ** پس نبود استا به زجرش کارجو 1520
- Talebenin öğretmene hizmeti farz değildir. Bu yüzden de üstat ona kendisi için bir ceza vermez.
-
ور پدر زد او برای خود زدست ** لاجرم از خونبها دادن نرست
- Baba döverse kendi hizmeti için döver, bundan dolayı,kan pahasından kurtulamaz.
-
پس خودی را سر ببر ای ذوالفقار ** بیخودی شو فانیی درویشوار
- Ey Zülfikar, kendi varlığının, benliğinin başını kes. Kendinden geç, derviş gibi yok ol.
-
چون شدی بیخود هر آنچ تو کنی ** ما رمیت اذ رمیتی آمنی
- Kendinden geçtin, varlığını bıraktın mı, ne yaparsan Allah yapar. “Sen atmadın, Allah attı” hükmüne girersin, eminsin.
-
آن ضمان بر حق بود نه بر امین ** هست تفصیلش به فقه اندر مبین
- O diyet Allahyadır, emin olan adama değil. Bu, “Fıkıh” ta uzun uzadıya ve etraflıca anlatılmıştır.
-
هر دکانی راست سودایی دگر ** مثنوی دکان فقرست ای پسر 1525
- Her dükkânın ayrı bir sanatı, ayrı bir kârı vardır. Mesnevide yokluk dükkânıdır oğul.
-
در دکان کفشگر چرمست خوب ** قالب کفش است اگر بینی تو چوب
- Kunduracı dükkânında güzel deriler bulunur. Herhangi bir tahta parçası görürse bil ki kundura kalıbıdır.
-
پیش بزازان قز و ادکن بود ** بهر گز باشد اگر آهن بود
- Kumaş satanlarda kumaşlar, ipekliler bulunur, demir olsa olsa arşın olarak vardır.
-
مثنوی ما دکان وحدتست ** غیر واحد هرچه بینی آن بتست
- Mesnevimiz vahdet dükkânıdır. Orada birden başka ne görürsen puttur.