-
آن ضمان بر حق بود نه بر امین ** هست تفصیلش به فقه اندر مبین
- O diyet Allahyadır, emin olan adama değil. Bu, “Fıkıh” ta uzun uzadıya ve etraflıca anlatılmıştır.
-
هر دکانی راست سودایی دگر ** مثنوی دکان فقرست ای پسر 1525
- Her dükkânın ayrı bir sanatı, ayrı bir kârı vardır. Mesnevide yokluk dükkânıdır oğul.
-
در دکان کفشگر چرمست خوب ** قالب کفش است اگر بینی تو چوب
- Kunduracı dükkânında güzel deriler bulunur. Herhangi bir tahta parçası görürse bil ki kundura kalıbıdır.
-
پیش بزازان قز و ادکن بود ** بهر گز باشد اگر آهن بود
- Kumaş satanlarda kumaşlar, ipekliler bulunur, demir olsa olsa arşın olarak vardır.
-
مثنوی ما دکان وحدتست ** غیر واحد هرچه بینی آن بتست
- Mesnevimiz vahdet dükkânıdır. Orada birden başka ne görürsen puttur.
-
بت ستودن بهر دام عامه را ** همچنان دان کالغرانیق العلی
- Halkı tuzağa düşürmek için putu övmeyi “Onlar ak ve yüce kuşlardır” sözü gibi say.
-
خواندش در سورهی والنجم زود ** لیک آن فتنه بد از سوره نبود 1530
- Peygamber, onu “Vennecmi” suresinde okudu ama o söz, surede bir âyet değildi, sınama için söylenmiş bir sözdü.
-
جمله کفار آن زمان ساجد شدند ** هم سری بود آنک سر بر در زدند
- Sonunda bütün kâfirler de secde ettiler. Bu, bir sırdı, bu suretle onlar da yere baş koydular.
-
بعد ازین حرفیست پیچاپیچ و دور ** با سلیمان باش و دیوان را مشور
- Bundan sonra anlaşılması güç, karışık bir söz vardır. Sen, Süleyman’la bulun, şeytanlara karışma.
-
هین حدیث صوفی و قاضی بیار ** وان ستمکار ضعیف زار زار
- Yine sofi ile kadı hikâyesine gel, o zayıf ve perişan, fakat zalim adamın hikâyesini anlat.