-
این نخواندی کالکلام ای مستهام ** فی شجون حره جر الکلام
- Söz, sözü açar derler; hiç duymadın mı bu lâfı?
-
هین مشو شارع در آن حرف رشد ** که سخن زو مر سخن را میکشد
- Sakın doğru söze de girişeyim deme. Çünkü söz, doğrudan eğriye gidiverir.
-
نیست در ضبطت چو بگشادی دهان ** از پی صافی شود تیره روان 1600
- Ağzını açtın mı artık söz, senin elinde değildir. Sâf sözün ardından bulanık söz de akar.
-
آنک معصوم ره وحی خداست ** چون همه صافست بگشاید رواست
- Fakat Allah vahyinin yolunda mâsum olanın sözleri, tamımı ile sâftır, onun için böyle dam ağzını açar, söze başlarsa caizdir.
-
زانک ما ینطق رسول بالهوی ** کی هوا زاید ز معصوم خدا
- Çünkü peygamber, kendi heva ve hevesinden söz söylemez. Allah mâsumundan heva ve heves doğar mı hiç?
-
خویشتن را ساز منطیقی ز حال ** تا نگردی همچو من سخرهی مقال
- Hal sahibi ol da söz söyle; bu suretle de benim gibi söze düşkün olma!
-
سال کردن آن صوفی قاضی را
- Sofinin, kadıdan sorusu
-
گفت صوفی چون ز یک کانست زر ** این چرا نفعست و آن دیگر ضرر
- Sofi dedi ki: Mademki altın, bir madendendir. Neden bunda fayda var, onda zarar?
-
چونک جمله از یکی دست آمدست ** این چرا هوشیار و آن مست آمدست 1605
- Hepsi bir elden geldiği halde neden bunun aklı başında, öbürü sarhoş?
-
چون ز یک دریاست این جوها روان ** این چرا نوش است و آن زهر دهان
- Bu ırmaklar, hep bir denizden akıyor da neden bu tatlı, öbürü ağza zehir gibi gelmede.
-
چون همه انوار از شمس بقاست ** صبح صادق صبح کاذب از چه خاست
- Bütün nurlar, ebedîlik güneşindedir de doğru sabahla, yalancı aydınlık nasıl meydana geliyor?