English    Türkçe    فارسی   

6
1684-1693

  • گرم پرسیدش ز حد ترک بیش  ** تا فکند اندر دل او مهر خویش 
  • Türk’e haddinden fazla saygı gösterdi, hal ve hatır sordu, kendisini sevdirdi.
  • چون بدید از وی نوای بلبلی  ** پیشش افکند اطلس استنبلی  1685
  • Türk, ondan bu bülbül gibi çilemeyi görünce o İstanbul atlasını terzinin önüne attı.
  • که ببر این را قبای روز جنگ  ** زیر نافم واسع و بالاش تنگ 
  • Bana, dedi, bundan savaş için bir kaftan biç. Belinden aşağısı bol olsun yukarısı dar.
  • تنگ بالا بهر جسم‌آرای را  ** زیر واسع تا نگیرد پای را 
  • Belden yukarısı dar olsun da güzel dursun, beni bezesin. Fakat aşağı tarafı bol olmalı ki savaşta ayağıma dolaşmasın.
  • گفت صد خدمت کنم ای ذو وداد  ** در قبولش دست بر دیده نهاد 
  • Terzi, sevimli müşterim, sana yüzlerce hizmette bulunayım deyip elini gözünün üstüne koydu, baş üstüne dedi.
  • پس بپیمود و بدید او روی کار  ** بعد از آن بگشاد لب را در فشار 
  • Kumaşı önce bir ölçtü, ne kadardan çıkacak onu anladı, sonra Türkü lâfa tuttu.
  • از حکایتهای میران دگر  ** وز کرمها و عطاء آن نفر  1690
  • Başka beylerin hikâyelerini söylemeye, onların lûtuf ve ihsanları övmeye koyuldu.
  • وز بخیلان و ز تحشیراتشان  ** از برای خنده هم داد او نشان 
  • Nekeslerden, onların aşağılık huylarından bahsetti. Güldürmek için tuhaf tuhaf sözler söyledi.
  • هم‌چو آتش کرد مقراضی برون  ** می‌برید و لب پر افسانه و فسون 
  • Ateş gibi makasını çıkardı, kumaşı kesmeye başladı. Ağzıysa masallarla afsunlarla doluydu.
  • مضاحک گفتن درزی و ترک را از قوت خنده بسته شدن دو چشم تنگ او و فرصت یافتن درزی 
  • Terzinin güldürecek şeyler söylemesi,Türk’ün kahkahalarla gülmesi ve küçücük, daracık gözlerinin kapanması,terzinin de bu suretle kumaşı çalmaya fırsat bulması
  • ترک خندیدن گرفت از داستان  ** چشم تنگش گشت بسته آن زمان 
  • Türk, hikâyelere gülmeye başladı. Daracık gözü tamamı ile örtüldü.