-
در لواطه میفتید از قحط زن ** فاعل و مفعول رسوای زمن
- Kadın kıtlığından oğlancılığa düşüyorsunuz da yapan da dünyaya rezil rüsva oluyor, yaptıran da!
-
تو مبین این واقعات روزگار ** کز فلک میگردد اینجا ناگوار
- Zamanın hâdiselerine bakma. Feleğin acılıklarını, hazım olunmaz şeylerini görme.
-
تو مبین تحشیر روزی و معاش ** تو مبین این قحط و خوف و ارتعاش
- Rızkın, geçimin darlığına, şu kıtlığına, korkuya, titreyişe bakma.
-
بین که با این جمله تلخیهای او ** مردهی اویید و ناپروای او 1735
- Şuna bak sen: Bu kadar acılıklarıyla beraber yine de onun için ölüyor, ondan bir türlü kendinizi çekemiyorsunuz.
-
رحمتی دان امتحان تلخ را ** نقمتی دان ملک مرو و بلخ را
- Acı imtihanı bir rahmet bil, Belh ve Merv ülkelerine sahip olmayı bir gazap say.
-
آن براهیم از تلف نگریخت و ماند ** این براهیم از شرف بگریخت و راند
- O İbrahim, telef olmaktan çekinmedi, ateşe atıldı, fakat yanmadı, bu İbrahim, şereften saltanattan kaçtı, kendisini ateşe attı.
-
آن نسوزد وین بسوزد ای عجب ** نعل معکوس است در راه طلب
- Şaşılacak şey. Ateş onu yakmadı, bunu yaktı. İstek yolunda böyle tersine nallar vardır işte!
-
باز مکرر کردن صوفی سال را
- Sofinin tekrar sual sorması
-
گفت صوفی قادرست آن مستعان ** که کند سودای ما را بی زیان
- Sofi dedi ki: Yardımı dilenen Allah, kârımızı ziyansız etmeye kadirdir.
-
آنک آتش را کند ورد و شجر ** هم تواند کرد این را بیضرر 1740
- Ateşi gül ve ağaç haline getiren, bunu da zararsız bir hale getirebilir.
-
آنک گل آرد برون از عین خار ** هم تواند کرد این دی را بهار
- Dikenden gül çıkaran şu kışı da bahar edebilir.