-
گفت ریشت شد سپید از حال گشت ** خوی زشت تو نگردیدست وشت
- Ârif dedi ki: Sakalın ağarmış, eski halini terk etmiş. Öyle olduğu halde yazıklar olsun, kötü huyun hâlâ dönmemiş!
-
او پس از تو زاد و از تو بگذرید ** تو چنین خشکی ز سودای ثرید
- O senden önce doğmuş seni geçmiş. Sense tirit sevdası ile böylece kala kalmışsın.
-
تو بر آن رنگی که اول زادهای ** یک قدم زان پیشتر ننهادهای
- Önce doğduğun renktesin hâlâ. Ondan bir adım bile ileri atmamışsın.
-
همچنان دوغی ترش در معدنی ** خود نگردی زو مخلص روغنی 1785
- Hâlâ kaptaki ekşi ayransın. Hâlâ o yoğurdun yağını ayıramamışsın.
-
هم خمیری خمر طینه دری ** گرچه عمری در تنور آذری
- Hâlâ balçık küpteki hamursun, bir ömürdür ateşli tandırdasın ama hâlâ pişmemişsin.
-
چون حشیشی پا به گل بر پشتهای ** گرچه از باد هوس سرگشتهای
- Heves yeli ile başın dönüyor ama tepedeki ot gibi ayağın toprakta.
-
همچو قوم موسی اندر حر تیه ** ماندهای بر جای چل سال ای سفیه
- Musa kavmi gibi Tih çölünün ıssısında, durduğun yerde tam kırk yıl kala kalmışsın a akılsız adam!
-
میروی هر روز تا شب هروله ** خویش میبینی در اول مرحله
- Her gün, ta akşama kadar koşup duruyorsun. Fakat kendini yine de ilk konak yerinde görmedesin!
-
نگذری زین بعد سیصد ساله تو ** تا که داری عشق آن گوساله تو 1790
- O öküze âşık oldukça şu üç yüz yıllık uzaklıktan kurtulamazsın.
-
تا خیال عجل از جانشان نرفت ** بد بریشان تیه چون گرداب زفت
- Onların da gönüllerinden öküzün hayali çıkmadıkça ıssı bir girdaba benzeyen o çölde kaldılar.