English    Türkçe    فارسی   

6
1782-1791

  • گفت ریشت شد سپید از حال گشت  ** خوی زشت تو نگردیدست وشت 
  • Ârif dedi ki: Sakalın ağarmış, eski halini terk etmiş. Öyle olduğu halde yazıklar olsun, kötü huyun hâlâ dönmemiş!
  • او پس از تو زاد و از تو بگذرید  ** تو چنین خشکی ز سودای ثرید 
  • O senden önce doğmuş seni geçmiş. Sense tirit sevdası ile böylece kala kalmışsın.
  • تو بر آن رنگی که اول زاده‌ای  ** یک قدم زان پیش‌تر ننهاده‌ای 
  • Önce doğduğun renktesin hâlâ. Ondan bir adım bile ileri atmamışsın.
  • هم‌چنان دوغی ترش در معدنی  ** خود نگردی زو مخلص روغنی  1785
  • Hâlâ kaptaki ekşi ayransın. Hâlâ o yoğurdun yağını ayıramamışsın.
  • هم خمیری خمر طینه دری  ** گرچه عمری در تنور آذری 
  • Hâlâ balçık küpteki hamursun, bir ömürdür ateşli tandırdasın ama hâlâ pişmemişsin.
  • چون حشیشی پا به گل بر پشته‌ای  ** گرچه از باد هوس سرگشته‌ای 
  • Heves yeli ile başın dönüyor ama tepedeki ot gibi ayağın toprakta.
  • هم‌چو قوم موسی اندر حر تیه  ** مانده‌ای بر جای چل سال ای سفیه 
  • Musa kavmi gibi Tih çölünün ıssısında, durduğun yerde tam kırk yıl kala kalmışsın a akılsız adam!
  • می‌روی هر روز تا شب هروله  ** خویش می‌بینی در اول مرحله 
  • Her gün, ta akşama kadar koşup duruyorsun. Fakat kendini yine de ilk konak yerinde görmedesin!
  • نگذری زین بعد سیصد ساله تو  ** تا که داری عشق آن گوساله تو  1790
  • O öküze âşık oldukça şu üç yüz yıllık uzaklıktan kurtulamazsın.
  • تا خیال عجل از جانشان نرفت  ** بد بریشان تیه چون گرداب زفت 
  • Onların da gönüllerinden öküzün hayali çıkmadıkça ıssı bir girdaba benzeyen o çölde kaldılar.