-
گفتییش ای غصهی منکر به حال ** راتبهی انعامها را زان کمال 1825
- Ona, ey hali, nimetleri o yüceliği inkâr eden gam, dersin...
-
گر بهر دم نت بهار و خرمیست ** همچو چاش گل تنت انبار چیست
- Her dem baharda, neşede değilsin de gül yığınına benzeyen bedenin, neyin ambarı ya?
-
چاش گل تن فکر تو همچون گلاب ** منکر گل شد گلاب اینت عجاب
- Gül yığını bedenin, düşüncen de gül suyu gibi. Gül suyu, gülü inkâr ediyor ha. Şaşılacak şey bu işte!
-
از کپیخویان کفران که دریغ ** بر نبیخویان نثار مهر و میغ
- Nimetleri inkâr eden maymun huylulardan saman bile esirgenir. Fakat peygamber huylu kişilere güneş ve bulut, saçı olarak saçılır.
-
آن لجاج کفر قانون کپیست ** وآن سپاس و شکر منهاج نبیست
- O küfür inadı, maymun âdetidir. Şu hamd-ü şükürse Peygamberin yoludur.
-
با کپیخویان تهتکها چه کرد ** با نبیرویان تنسکها چه کرد 1830
- Perdelerin yırtılması, maymun huylulara neler etti? Peygambere benzeyenlerse ibadetleri, ne faydalar verdi!
-
در عمارتها سگانند و عقور ** در خرابیهاست گنج عز و نور
- Mamur yerlerde kuduz köpekler vardır. Yücelik ve nur definesi, yıkık yerlerdedir.
-
گر نبودی این بزوغ اندر خسوف ** گم نکردی راه چندین فیلسوف
- Şu doğma, ayın tutulmasında olmasaydı bunca filozof, yolu kaybeder miydi hiç?
-
زیرکان و عاقلان از گمرهی ** دیده بر خرطوم داغ ابلهی
- Akıllı fikirli kişiler, bu yol yitirme yüzünden burunlarının üstünde ahmaklık dağını gördüler!
-
باقی قصهی فقیر روزیطلب بیواسطهی کسب
- Kazanmadan rızık dileyen yoksul hikâyesi
-
آن یکی بیچارهی مفلس ز درد ** که ز بیچیزی هزاران زهر خورد
- Çaresiz bir müflis, derde düşmüştü. Hiçbir şeyi yoktu, binlerce zehir yutmuştu.