-
جز بنادر در تن زن رستمی ** گشته باشد خفیه همچون مریمی
- Ancak nadir olarak bazı kadında da bir Rüstem vardır. Meryem gibi gizlidir o.
-
آنچنان که در تن مردان زنان ** خفیهاند و ماده از ضعف جنان 1885
- Nitekim erlerin bedeninde, yüreksizliklerinden kadınların gizlendiği vardır.
-
آن جهان صورت شود آن مادگی ** هر که در مردی ندید آمادگی
- Kim, erliğe hazırlanmamış, er olmamışsa o dişilik, öbür âlemde surete bürünür.
-
روز عدل و عدل داد در خورست ** کفش آن پا کلاه آن سرست
- O gün adalet günüdür. Adalet, her şeyi lâyık olduğu yere koymaktır. Ayakkabı ayağındır, külâh başın.
-
تا به مطلب در رسد هر طالبی ** تا به غرب خود رود هر غاربی
- Bu suretle her isteyen isteğine erişir her batan batacağı yere kavuşur.
-
نیست هر مطلوب از طالب دریغ ** جفت تابش شمس و جفت آب میغ
- Hiçbir istek, isteyenden esirgenmez. Parlaklığın eşi güneştir, suyun eşi bulut.
-
هست دنیا قهرخانهی کردگار ** قهر بین چون قهر کردی اختیار 1890
- Dünya, Allah’nın kahır yurdudur. Kahrı seçtiysen kahır göre dur.
-
استخوان و موی مقهوران نگر ** تیغ قهر افکنده اندر بحر و بر
- Kahır kılıcı, denize, karaya düşmüş. Kahrolanların kemiklerine, kıllarına bak.
-
پر و پای مرغ بین بر گرد دام ** شرح قهر حق کننده بیکلام
- Damın çevresinde kuşların kanatlarını, ayaklarını seyret. Bunlar, sessiz, sözsüz sana Allah kahrını anlatırlar.
-
مرد او بر جای خرپشته نشاند ** وآنک کهنه گشت هم پشته نماند
- Ölü, gömüldüğü yerde bir yığın toprak kaldı. Öldüğü zaman geçtikçe o yığın da düzeldi gitti.