-
زهرهی او بر دریدی از قلق ** گر نبودی رفق و حفظ و لطف حق
- Allah’nın koruması ve lûtfu olmasaydı sevincinden çatlayacaktı doğrusu.
-
یک فرح آن کز پس شصد حجاب ** گوش او بشنید از حضرت جواب
- Öyle bir sevinmişti ki. Kulağı, altı yüz perdenin ardından Allah sesini duymuştu.
-
از حجب چون حس سمعش در گذشت ** شد سرافراز و ز گردون بر گذشت 1920
- İşitme duygusu, perdeleri aşmış, başını yüceltmiş, feleği geçmişti.
-
که بود کان حس چشمش ز اعتبار ** زان حجاب غیب هم یابد گذار
- Öyle bir an olur ki insanın görüş duygusu, ibret ıssı olur, gaip perdesinden bile geçer.
-
چون گذاره شد حواسش از حجاب ** پس پیاپی گرددش دید و خطاب
- Duyguları, perdeyi aştı mı artık birbiri ardına ve boyuna görür, duyar.
-
جانب دکان وراق آمد او ** دست میبرد او به مشقش سو به سو
- Adam, kâğıtçı dükkânına geldi. Meşk kâğıtlarına el attı.
-
پیش چشمش آمد آن مکتوب زود ** با علاماتی که هاتف گفته بود
- O yazılı kâğıt, çabucak gözüne ilişti, Hâtif’in söylediği âlametlerin hepside o kâğıtta vardı.
-
در بغل زد گفت خواجه خیر باد ** این زمان وا میرسم ای اوستاد 1925
- Kâğıdı koltuğuna koyup hayırlı pazarlar olsun usta, ben gidiyorum artık, dedi.
-
رفت کنج خلوتی و آن را بخواند ** وز تحیر واله و حیران بماند
- Tenha bir bucağa çekildi, kâğıdı okudu. Âdeta şaşırdı kaldı.
-
که بدین سان گنجنامهی بیبها ** چون فتاده ماند اندر مشقها
- Bir definenin yerini göstermekte olan böyle bir değer biçilmez kâğıt, meşk kâğıtlarının arasına nasıl girmişti?