-
سخترویی که ندارد هیچ پشت ** بهرهجویی را درون خویش کشت
- Öyle pek yüzlüdür ki hiç arkasını dönmez. Bir fayda elde etmek ümidini öldürmüştür içinde.
-
پاک میبازد نباشد مزدجو ** آنچنان که پاک میگیرد ز هو 1970
- Neyi var, neyi yoksa ortaya kor, oynar, yutulur, bir ücret aramaz. Allah’nın aldığı gibi yine hepsini Allahya verir, tertemiz olur.
-
میدهد حق هستیش بیعلتی ** میسپارد باز بیعلت فتی
- Allah, ona sebepsiz olarak bu varlığı vermiştir.O cömert er de sebepsiz olarak Allah vergisini Allahya bağışlar.
-
که فتوت دادن بی علتست ** پاکبازی خارج هر ملتست
- Cömertlik, sebepsiz olarak vermektir. Temizlik, her şeyi Allahya verip arınmak, her şeriatın dışındadır.
-
زانک ملت فضل جوید یا خلاص ** پاک بازانند قربانان خاص
- Çünkü şeriat, ya Allah ihsanına nail olmayı, yahut Allah kahrından kurtulmayı arar. Varlıktan arınanlarsa Allah’nın has kurbanlarıdır.
-
نی خدا را امتحانی میکنند ** نی در سود و زیانی میزنند
- Onlar, ne Allahyı sınarlar, ne de ziyana, kâra aldırış ederler.
-
باز دادن شاه گنجنامه را به آن فقیر کی بگیر ما از سر این برخاستیم
- Padişahın,definenin yerini gösteren kâğıdı ”Al,biz bundan vazgeçtik” diye yoksula vermesi
-
چونک رقعهی گنج پر آشوب را ** شه مسلم داشت آن مکروب را 1975
- O dertli definenin kâğıdını padişah, o dertlere uğramış fakire verince;
-
گشت آمن او ز خصمان و ز نیش ** رفت و میپیچید در سودای خویش
- Yoksul adam, düşmanlarından, onların saçmasından emin oldu, gidip sevdalandığı şeye adamakıllı sarıldı.
-
یار کرد او عشق درداندیش را ** کلب لیسد خویش ریش خویش را
- İnsanı dertlere düşüren aşka yâr oldu. Köpek, yarasını yalaya yalaya iyi eder.
-
عشق را در پیچش خود یار نیست ** محرمش در ده یکی دیار نیست
- Aşk ıstırabına hiçbir yâr, hiçbir ortak yoktur. Âşığa âlemde bir tek mahrem bile bulunmaz.