-
صد هزاران خام ریشان همچو تو ** اوفتاده از وی اندر صد عتو
- Senin gibi sakalını değirmende ağartan yüz binlerce kişi azgınlıktan ona düşmüştür.
-
گر نبینیش و سلامت وا روی ** خیر تو باشد نگردی زو غوی
- Onu görmez, esenlikle yerine yurduna dönersen senin için daha hayırlıdır. Onu görüp de azmazsın hiç olmazsa.
-
لافکیشی کاسهلیسی طبلخوار ** بانگ طبلش رفته اطراف دیار 2060
- Onun işi gücü lâftır, kâse yalayıcı, hazır sofraya oturucu bir heriftir. Fakat davulunun sesi, etrafa yayılmış nasılsa.
-
سبطیند این قوم و گوسالهپرست ** در چنین گاوی چه میمالند دست
- Bu kavim İsrail oğullarına benzer, öküze taparlar. Böyle bir öküze el vurup adarlar işte.
-
جیفة اللیلست و بطال النهار ** هر که او شد غرهی این طبلخوار
- Bu hazır sofraya oturan adama kapılan, geceleyin bir leştir, gündüzün işsiz güçsüz bir adam.
-
هشتهاند این قوم صد علم و کمال ** مکر و تزویری گرفته کینست حال
- Bunlar, yüzlerce bilgiyi, yüceliği bırakmışlardır da bir hileye, bir riyâya kapılmışlardır. İşte hal bu.
-
آل موسی کو دریغا تاکنون ** عابدان عجل را ریزند خون
- Nerede Musa’nın soyu? Gelse de şu öküze tapanların kanlarını dökse…yazık!
-
شرع و تقوی را فکنده سوی پشت ** کو عمر کو امر معروفی درشت 2065
- Şeriatı, Allahdan ürküp sakınmayı ardına atmış. Nerede Ömer? Gelse de şiddetle doğruluğu emretse!
-
کین اباحت زین جماعت فاش شد ** رخصت هر مفسد قلاش شد
- Bunlar, her kötü şeyi mübah biliyorlar. Bu ibahilik bunlardan yayıldı, fesatçı kalleşe de ruhsat oldu âdeta.
-
کو ره پیغامبری و اصحاب او ** کو نماز و سبحه و آداب او
- Nerede Peygamberle sahabesinin yolu. Nerede namaz, nerede tesbih, nerede onların edepleri.
-
جواب گفتن مرید و زجر کردن مرید آن طعانه را از کفر و بیهوده گفتن
- Kadının küfürde bulunması ve saçma sözler söylemesi üzerine o dervişin kızıp ona ağır sözlerle cevap vermesi