English    Türkçe    فارسی   

6
2133-2142

  • دیدش از دور و بخندید آن خدیو  ** گفت آن را مشنو ای مفتون دیو 
  • O padişah, dervişi uzaktan görüp güldü. Sakın dedi, aldanma, şeytanı dinleme.
  • از ضمیر او بدانست آن جلیل  ** هم ز نور دل بلی نعم الدلیل 
  • O ulu şeyh, gönlünün nuru ile dervişin içinden geçeni bildi. O nur, ne güzel bir delildir.
  • خواند بر وی یک به یک آن ذوفنون  ** آنچ در ره رفت بر وی تا کنون  2135
  • O hünerli zat, dervişin yola düşmesinden o ana kadar aklından geçenleri bir bir söyledi.
  • بعد از آن در مشکل انکار زن  ** بر گشاد آن خوش‌سراینده دهن 
  • Ondan sonra o güzel güzel çileyip şakıyan zat, kadını kınaması hususunda da ağzını açıp,
  • کان تحمل از هوای نفس نیست  ** آن خیال نفس تست آنجا مه‌ایست 
  • Dedi ki: O tahammül, nefis havasında değildir. Bu zan senin nefsinin havasıdır, orada durma!
  • گرنه صبرم می‌کشیدی بار زن  ** کی کشیدی شیر نر بیگار من 
  • Ben sabredip bu kadının yükünü çekmeseydim aslan, benim yükümü çeker miydi hiç?
  • اشتران بختییم اندر سبق  ** مست و بی‌خود زیر محملهای حق 
  • Ben de Tanrı yükünün altında kendinden geçmiş sarhoş ve köpürmüş bir deveyim.
  • من نیم در امر و فرمان نیم‌خام  ** تا بیندیشم من از تشنیع عام  2140
  • Onun buyruğunda yarı ham bile değilim ki halkın kınaması, yermesini düşüneyim.
  • عام ما و خاص ما فرمان اوست  ** جان ما بر رو دوان جویان اوست 
  • Bizim geri kalanımızda onun buyruğudur, ileri gidenimizde. Canımız yüz üstü koşarak onu aramadadır.
  • فردی ما جفتی ما نه از هواست  ** جان ما چون مهره در دست خداست 
  • Bizim tekliğimiz, çiftliğimiz, hava ve hevesten değildir. Canımız, mühre gibi Tanrı elindedir.