-
آب دریا را حکم سازید حق ** تا که ماند کی برد زین دو سبق
- Tanrı, denizi hakem yaptı; bakalım hangisi öndülü alacak dedi.
-
همچنان تا دور و طور مصطفی ** با ابوجهل آن سپهدار جفا 2165
- Mustafa’nın devrine, onun zuhuruna kadar bu böyle gitti. O zuhur edince Ebucehil’le o cefa askerinin başbuğuyla savaştı.
-
هم نکر سازید از بهر ثمود ** صیحهای که جانشان را در ربود
- Tanrı, Semud kavmi için, bir haykırış hizmetkâr tuttu, onların canlarını alıverdi.
-
هم نکر سازید بهر قوم عاد ** زود خیزی تیزرو یعنی که باد
- Âd kavmi için tez kalkan ve hızlı giden bir hizmetkârı tuttu, yeli kullandı.
-
هم نکر سازید بر قارون ز کین ** در حلیمی این زمین پوشید کین
- Kaarun’un halini de bildi, onu defetmek için de yeryüzünü kullandı. Yer, halim olmakla beraber ona kinlendi, onu yuttu.
-
تا حلیمی زمین شد جمله قهر ** برد قارون را و گنجش را به قعر
- Yerin halimliği âdeta kahroldu da Kaarun’u da dibine kadar sömürdü, hazinesini de.
-
لقمهای را که ستون این تنست ** دفع تیغ جوع نان چون جوشنست 2170
- Bu bedenin direği lokmadır. Açlık kılıcına karşı ekmek, bir zırhtır.
-
چونک حق قهری نهد در نان تو ** چون خناق آن نان بگیرد در گلو
- Öyle olduğu halde Tanrı, senin ekmeğine bir kahır mayası kodu mu o ekmek boğaz illeti gibi kursağında durur, boğazını sıkar, seni öldürür.
-
این لباسی که ز سرما شد مجیر ** حق دهد او را مزاج زمهریر
- Seni soğuktan koruyan şu elbiseye Tanrı, zemheri mizacını verir.
-
تا شود بر تنت این جبهی شگرف ** سرد همچون یخ گزنده همچو برف
- Bu güzelim cüppe buz gibi soğuk olur, kar gibi ziyan verir.