-
لیک حق اصحابنا اصحاب را ** در گشاد و برد تا صدر سرا
- Fakat bizim eshabımız; hakikat ehlidir. Tanrı, onlara kapı açmış, onları odanın baş köşesine geçirmiştir.
-
با کفش نامستحق و مستحق ** معتقان رحمتاند از بند رق 2315
- Tanrı eline nispetle müstahak olan da Tanrı azatlısıdır, bağdan kurtulmuştur, müstahak olmayan da.
-
در عدم ما مستحقان کی بدیم ** که برین جان و برین دانش زدیم
- Yokluk âlemindeyken hak mı kazanmıştık da bu cana ulaştık, bu bilgiyi elde ettik?
-
ای بکرده یار هر اغیار را ** وی بداده خلعت گل خار را
- Ey her ağyarı yar eden, ey dikene gül libası ihsan eyleyen!
-
خاک ما را ثانیا پالیز کن ** هیچ نی را بار دیگر چیز کن
- Toprağımızı ikinci defa olarak yine süz de hiçbir şey olmayanı yine bir şey haline getir!
-
این دعا تو امر کردی ز ابتدا ** ورنه خاکی را چه زهرهی این بدی
- Bu duayı da önce sen emrettin, yoksa bir toprak parçasında sana dua etmeye kudret mi olurdu?
-
چون دعامان امر کردی ای عجاب ** این دعای خویش را کن مستجاب 2320
- Ey hikmetine hayran olduğumun Tanrısı, mademki dua etmemizi emrettin, bu emrettiğin duayı sen kabul et.
-
شب شکسته کشتی فهم و حواس ** نه امیدی مانده نه خوف و نه یاس
- Geceleyin anlayış ve duygular gemisi kırılır. Ne bir ümit kalır, ne korku, ne yeis.
-
برده در دریای رحمت ایزدم ** تا ز چه فن پر کند بفرستدم
- Tanrım, beni rahmet denizine daldırır, bakalım, ne hünerle doldurup geri gönderecek?
-
آن یکی را کرده پر نور جلال ** وآن دگر را کرده پر وهم و خیال
- Birisini ululuk nuru ile doldurur, öbürünü vehimlerle, hayallerle.