-
ور نمانم آب آبم ده ز عین ** همچو عینین نبی هطالتین
- Gözyaşım kalmazsa gözyaşı ihsan et. Peygamberin yaş dökücü gözleri gibi hani.
-
او چو آب دیده جست از جود حق ** با چنان اقبال و اجلال و سبق
- O bile bunca devletiyle, bunca ululuğuyla, bunca ileri oluşuyla beraber Tanrı kereminden gözyaşı istedi.
-
چون نباشم ز اشک خون باریکریس ** من تهیدست قصور کاسهلیس 2340
- Artık benim gibi eli boş bir kâse yalayıcı, nasıl olur da kanlı gözyaşlarını iplik gibi salmaz?
-
چون چنان چشم اشک را مفتون بود ** اشک من باید که صد جیحون بود
- Öyle bir göz bile gözyaşına meftun olduktan sonra benim göz yaşlarım, yüzlerce ırmak olmalı.
-
قطرهای زان زین دو صد جیحون به است ** که بدان یک قطره انس و جن برست
- Onun göz yaşlarının bir katrası, benim iki yüz ırmağımdan yeğdir. Çünkü o bir katrayla insanlar da kurtuldu, cinler de.
-
چونک باران جست آن روضهی بهشت ** چون نجوید آب شورهخاک زشت
- O cennet bahçesi bile yağmur isteyince çorak ve çirkin toprak nasıl istemez?
-
ای اخی دست از دعا کردن مدار ** با اجابت یا رد اویت چه کار
- Kardeş, elini duadan ayırma. Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla ne işin var senin?
-
نان که سد و مانع این آب بود ** دست از آن نان میبباید شست زود 2345
- Ekmek bile bu göz yaşına mâni olursa elini ekmekten yumak gerek.
-
خویش را موزون و چست و سخته کن ** ز آب دیده نان خود را پخته کن
- Kendine çeki düzen ver, çevikleş, yan yakıl da ekmeğini göz yaşlarınla pişir!
-
آواز دادن هاتف مر طالب گنج را و اعلام کردن از حقیقت اسرار آن
- Hatifin, define arayan yoksula seslenmesi ve definenin hakikatini bildirmesi
-
اندرین بود او که الهام آمدش ** کشف شد این مشکلات از ایزدش
- O böyle dua edip dururken Tanrı’dan ilham geldi, bu müşküller açıldı.