English    Türkçe    فارسی   

6
236-245

  • گشته بی‌کبر و ریا و کینه‌ای  ** حسن سلطان را رخش آیینه‌ای 
  • Fakat kendisi de kibirsiz riyasız, kinsiz bir hale gelmişti. Yüzü, padişahın güzelliğine bir anda kesilmişti.
  • چونک از هستی خود او دور شد  ** منتهای کار او محمود بد 
  • Varlığından uzaklaştığı için işinin sonu da Mahmut oldu.
  • زان قوی‌تر بود تمکین ایاز  ** که ز خوف کبر کردی احتراز 
  • Eyaz, kibir korkusundan çekinirdi de onun için temkini, pek kuvvetli bir hale gelmişti.
  • او مهذب گشته بود و آمده  ** کبر را و نفس را گردن زده 
  • O tertemiz bir hale gelmişti. Kibrin, nefsin boynunu vurmuştu.
  • یا پی تعلیم می‌کرد آن حیل  ** یا برای حکمتی دور از وجل  240
  • Ya o düzenleri halka bir şey öğretmek için yapıyor, yahut korkudan uzak bir hikmet yüzünden böyle bir harekette bulunuyordu.
  • یا که دید چارقش زان شد پسند  ** کز نسیم نیستی هستیست بند 
  • Yahut varlık, yokluk rüzgârları ile esip gelen bir bağ olduğundan her gün çarığını görmeyi istiyor,
  • تا گشاید دخمه کان بر نیستیست  ** تا بیاید آن نسیم عیش و زیست 
  • Bu suretle de yokluk definesinin üstüne kurulan yapının kapısını açmak, o zevk yaşayışının yelini bulmak diliyordu.
  • ملک و مال و اطلس این مرحله  ** هست بر جان سبک‌رو سلسله 
  • Bu kaynağın malı, mülkü, atlası, çabuk yürüyüp giden cana bir zincirdir.
  • سلسله‌ی زرین بدید و غره گشت  ** ماند در سوراخ چاهی جان ز دشت 
  • Buna kapılan, şu altın zinciri gördü de kapıldı, ruhu bir delik içinde kaldı, ovalara çıkamadı.
  • صورتش جنت به معنی دوزخی  ** افعیی پر زهر و نقشش گل رخی  245
  • Görünüşü cennet ama hakikatte bir cehennem. Üstü güllü nakışlarla bezenmiş bir zehirli yılan.