-
یا عدوی قاهری در قصد ماست ** یا بلایی مهلکی از غیب خاست
- Kuvvetli bir düşman mı kast etti bize, yoksa kaza ve kaderden helâk edici bir felakete mi uğradık?
-
که ز ده دلقک به سیران درشت ** چند اسپی تازی اندر راه کشت
- Ne oldu da Delkak, köyden kalktı, böyle aceleyle yola düştü, yolda birkaç tane Arap atını çatlattı?
-
جمع گشته بر سرای شاه خلق ** تا چرا آمد چنین اشتاب دلق 2520
- Halk, padişahın sarayının kapısına toplandı. Bakalım Delkak, böyle acele niçin geldi diye bekliyorlardı.
-
از شتاب او و فحش اجتهاد ** غلغل و تشویش در ترمد فتاد
- Onun acelesinden, o telaşından Tirmiz’de bir gürültüdür koptu.
-
آن یکی دو دست بر زانوزنان ** وآن دگر از وهم واویلیکنان
- Biri iki eliyle dizlerini dövüyor, öbürü eyvahlar olsun, başımıza gelenler nedir, diye bağırıyordu.
-
از نفیر و فتنه و خوف نکال ** هر دلی رفته به صد کوی خیال
- Herkes, korkudan, gürültüden bir felaket düşünmede, bir başka çeşit düşünceye kapılmada, yüzlerce hayallere düşmedeydi.
-
هر کسی فالی همیزد از قیاس ** تا چه آتش اوفتاد اندر پلاس
- Hırkamıza düşen bu ateş nedir, diye herkes aklınca bir şeyler kuruyordu.
-
راه جست و راه دادش شاه زود ** چون زمین بوسید گفتش هی چه بود 2525
- Delkak, huzuruna gitmek istedi. Padişah derhal izin verdi. Yeri öpünce padişah “Ne oldu yahu” dedi.
-
هرکه میپرسید حالی زان ترش ** دست بر لب مینهاد او که خمش
- Kim, o ekşi suratlı adama bir şey sorduysa parmağını ağzına götürüp sus demekteydi.
-
وهم میافزود زین فرهنگ او ** جمله در تشویش گشته دنگ او
- Bu hareketinden halkın, vehmi artıyor, herkes derleniyor, şaşırıp kalıyordu.