English    Türkçe    فارسی   

6
2529-2538

  • تا که باز آید به من عقلم دمی  ** که فتادم در عجایب عالمی 
  • Aklım başıma gelsin. Çünkü acayip bir âleme düştüm.
  • بعد یک ساعت که شه از وهم و ظن  ** تلخ گشتش هم گلو و هم دهن  2530
  • Bir an geçti ama padişah da vehme, zanna kapıldı. Boğazı da acıdı, ağzının tadı da kaçtı.
  • که ندیده بود دلقک را چنین  ** که ازو خوشتر نبودش هم‌نشین 
  • Çünkü Delkak’ı hiç böyle görmemişti. Ondan daha hoş bir nedimi yoktu.
  • دایما دستان و لاغ افراشتی  ** شاه را او شاد و خندان داشتی 
  • Daima hikâyeler söyler, lâtifeler eder, padişahı sevindirir, güldürürdü.
  • آن چنان خندانش کردی در نشست  ** که گرفتی شه شکم را با دو دست 
  • Huzurda oturdu mu öyle bir güldürürdü ki padişah, kahkaha atarken iki eliyle karnını tutmaya mecbur olurdu.
  • که ز زور خنده خوی کردی تنش  ** رو در افتادی ز خنده کردنش 
  • Kahkahadan terlere batar, yüzüstü yerlere yıkılırdı.
  • باز امروز این چنین زرد و ترش  ** دست بر لب می‌زند کای شه خمش  2535
  • Bu günse yüzü sapsarıydı, suratı asıktı. Parmağını ağzına götürüp sus padişahım diyordu. Bu ne haldi?
  • وهم در وهم و خیال اندر خیال  ** شاه را تا خود چه آید از نکال 
  • Padişah, ne felâket var acaba diye vehimlendikçe vehimleniyor, hayallendikçe hayalleniyordu.
  • که دل شه با غم و پرهیز بود  ** زانک خوارمشاه بس خون‌ریز بود 
  • Harzemşah, pek zâlimdi, pek kan dökücüydü. Padişahın gönlünde o yüzden zaten gam, gussa vardı.
  • بس شهان آن طرف را کشته بود  ** یا به حیله یا به سطوت آن عنود 
  • O taraflardaki birçok padişahları ya hileyle, ya kuvvetle öldürmüş, yok etmişti o inatçı.