-
گفت شه لعنت برین زودیت باد ** که دو صد تشویش در شهر اوفتاد 2545
- Padişah hay canına lânet olsun dedi, şehre yüzlerce korku saldın.
-
از برای این قدر خامریش ** آتش افکندی درین مرج و حشیش
- A ham herif, bu kadar şey için ota da ateş saldın, otlağa da.
-
همچو این خامان با طبل و علم ** که الاقانیم در فقر و عدم
- Şu davullu, bayraklı hamlar da, biz yokluk yurdundan haberciyiz diye bağırıp dururlar ya!
-
لاف شیخی در جهان انداخته ** خویشتن را بایزیدی ساخته
- Hepsi dünyaya bir şeyhlik lâfıdır atmış, kendisini Beyazıd yerine koymuştur.
-
هم ز خود سالک شده واصل شده ** محفلی واکرده در دعویکده
- Kendi kendine yola girmiş, kendi kendine ulaşmış; bir dava yurdunda meclis kurmuştur.
-
خانهی داماد پرآشوب و شر ** قوم دختر را نبوده زین خبر 2550
- Kendi kendisine gelin güvey olan gibi. Kız tarafını hiç bundan haberi yokken güvey evi birbirine girer.
-
ولوله که کار نیمی راست شد ** شرطهایی که ز سوی ماست شد
- İş yarıdan yarıya düzeldi, biz, bize gereken şartları yerine getirdik.
-
خانهها را روفتیم آراستیم ** زین هوس سرمست و خوش برخاستیم
- Evleri süpürdük, bezedik. Bu hevesle âdeta sarhoş olduk, bu işe hoş bir surette giriştik der.
-
زان طرف آمد یکی پیغام نی ** مرغی آمد این طرف زان بام نی
- Fakat o taraftan bir haber geldi mi hayır. O damdan bir kuş uçup bu yana ulaştı mı? Hayır!
-
زین رسالات مزید اندر مزید ** یک جوابی زان حوالیتان رسید
- Bu birbiri üstüne ulanan elçilikler, bu gürültü patırtı üzerine o taraftan size bir cevap geldi mi? Ne gezer?