-
گفت سیروا میطلب اندر جهان ** بخت و روزی را همیکن امتحان
- “Yürüyün âlemi gezin” demiştir. Sen de gez, dolaş da bahtını, rızkını sınaya dur.
-
در مجالس میطلب اندر عقول ** آن چنان عقلی که بود اندر رسول
- Meclislerde, peygamber de bulunan akıl gibi bir akıl ara.
-
زانک میراث از رسول آنست و بس ** که ببیند غیبها از پیش و پس
- Çünkü peygamberden, miras kalan ancak odur. Bu akıl, gaypları önden de görür, arttan da.
-
در بصرها میطلب هم آن بصر ** که نتابد شرح آن این مختصر
- Bu kısa kesilen kitapta anlatılmasına imkan bulunmayan gözü de gözler arasında ara.
-
بهر این کردست منع آن با شکوه ** از ترهب وز شدن خلوت به کوه 2620
- İşte o azametli peygamber, rahipliği, dağlara çekilip yalnızca ibadet etmeyi bunun için menetmiştir.
-
تا نگردد فوت این نوع التقا ** کان نظر بختست و اکسیر بقا
- İnsanlar birbirleri ile buluşsunlar diye bunu kaldırmıştır. Çünkü böyle bir göze sahip adamın bakışı bahttır, ebedilik iksiridir.
-
در میان صالحان یک اصلحیست ** بر سر توقیعش از سلطان صحیست
- Temiz kişiler arasında tertemiz biri vardır ki padişah, onun fermanının üstüne “Şah” çekmiştir.
-
کان دعا شد با اجابت مقترن ** کفو او نبود کبار انس و جن
- Onun duası, icabet edilir. İnsanların, cinlerin en ulularının içinde bile ona eşit yoktur.
-
در مریاش آنک حلو و حامض است ** حجت ایشان بر حق داحض است
- Onunla inada girişen, ister tatlı olsun, ister ekşi; Tanrı’ya karşı hiçbir delili yoktur.
-
که چو ما او را به خود افراشتیم ** عذر و حجت از میان بر داشتیم 2625
- Çünkü biz onu yücelttik... Özrü, delili ortadan kaldırdık.