English    Türkçe    فارسی   

6
2681-2690

  • بر یکی اشتر بود این دو درا  ** پس چه زر غبا بگنجد این دو را 
  • Bu iki çan bir devededir. Artık buraya “Az ziyaret et” sözü nasıl sığar?
  • هیچ کس با خویش زر غبا نمود  ** هیچ کس با خود به نوبت یار بود 
  • Hiç kimse,kendisine “Beni az ziyaret et” der mi? Hiç kimse kendisine nöbetle zamanla dost olur mu?
  • آن یکیی نه که عقلش فهم کرد  ** فهم این موقوف شد بر مرگ مرد 
  • Bu birlik aklın alacağı şey değildir. Bunu anlamak, insanın ölümüne bağlıdır.
  • ور به عقل ادراک این ممکن بدی  ** قهر نفس از بهر چه واجب شدی 
  • Eğer bu, akılla anlaşılsaydı, insanın nefsini öldürmesi neden vacip olurdu ki?
  • با چنان رحمت که دارد شاه هش  ** بی‌ضرورت چون بگوید نفس کش  2685
  • Akıllar padişahı, bu kadar merhametliyken nasıl olur da zaruretsiz olarak insana “Kendini öldür” der?
  • مبالغه کردن موش در لابه و زاری و وصلت جستن از چغز آبی 
  • Farenin, kurbağaya pek çok yalvarması ve arada bir vasıta bulmak için sızlanması
  • گفت کای یار عزیز مهرکار  ** من ندارم بی‌رخت یک‌دم قرار 
  • Fare dedi ki: Ey merhametli, sevgili dost, ben seni görmedikçe bir an bile karar edemiyorum.
  • روز نور و مکسب و تابم توی  ** شب قرار و سلوت و خوابم توی 
  • Gündüzün nurum, kazancım, ışığım sensin; geceleyin kararım, neşem, uykum sen.
  • از مروت باشد ار شادم کنی  ** وقت و بی‌وقت از کرم یادم کنی 
  • Beni sevindir, vakitli vakitsiz kerem eder anarsın lûtfedersin.
  • در شبان‌روزی وظیفه‌ی چاشتگاه  ** راتبه کردی وصال ای نیک‌خواه 
  • Ey iyiliğimi isteyen, buluşmak için yirmi dört saatte bir kuşluk çağını tâyin ettin.
  • پانصد استسقاستم اندر جگر  ** با هر استسقا قرین جوع البقر  2690
  • Fakat ciğerim yanıyor, beş yüz kere susuzum, her susuzluğumda bir öküz açlığı var âdeta.