-
جزو خاکی گشت و رست از وی نبات ** هکذا یمحو الاله السیات
- Bu pislikler, bu suretle toprağın cüzü olur, ondan otlar biter. İşte Tanrı da kötülükleri iyiliklere böyle çevirir.
-
با حدث که بترینست این کند ** کش نبات و نرگس و نسرین کند
- Güneş en kötü şey olan pisliğe bunu yaparsa yeşilliklere, güllere, nergislere neler yapmaz?
-
تا به نسرین مناسک در وفا ** حق چه بخشد در جزا و در عطا 2700
- Bir düşün, Tanrı da ibadet güllerine karşılık ne vefada bulunur, ne mükâfatlar verir, ne ihsanlar eder.
-
چون خبیثان را چنین خلعت دهد ** طیبین را تا چه بخشد در رصد
- Kötülüklere böyle elbiseler verirse temizlere neler bağışlar?
-
آن دهد حقشان که لا عین رات ** که نگنجد در زبان و در لغت
- Tanrı onlara gözlerin görmediği şeyler verir. Dile, lûgata sığmaz lûtuflar eder.
-
ما کییم این را بیا ای یار من ** روز من روشن کن از خلق حسن
- Biz kimiz ki bu derece lûtfu hak edelim? Gel sevgili, güzel huyunla benim günümü de aydınlat.
-
منگر اندر زشتی و مکروهیم ** که ز پر زهری چو مار کوهیم
- Çirkinliğime, kötülüğüme bakma. Dağdaki yılan gibi zehirlerle doluyum ben.
-
ای که من زشت و خصالم جمله زشت ** چون شوم گل چون مرا او خار کشت 2705
- Ben çirkinim, huylarım da tamamı ile çirkin. Beni diken olarak dikti, artık ben nasıl gül olabilirim?
-
نوبهار حسن گل ده خار را ** زینت طاووس ده این مار را
- Dikene güldeki güzelliğin ilk baharını ver. Bu yılana tavus güzelliğini sen ihsan et.
-
در کمال زشتیم من منتهی ** لطف تو در فضل و در فن منتهی
- Çirkinliğin son derecesine varmışım ben. Fakat senin lûtfun da ihsan etmede son derecededir.