English    Türkçe    فارسی   

6
2866-2875

  • در نظر بودش مقامات العباد  ** لاجرم نامش خدا شاهد نهاد 
  • Kulların duraklarını gördü; hasılı o yüzden Tanrı, onun adını “Gören tanık” taktı.
  • آلت شاهد زبان و چشم تیز  ** که ز شب‌خیزش ندارد سر گریز 
  • Şahidin aleti keskin gözle keskin kulaktır. Geceleri bile uyanıktır; sırlar ondan gizlenemez.
  • گر هزاران مدعی سر بر زند  ** گوش قاضی جانب شاهد کند 
  • Binlerce dâvacı, davaya kalkışsa kadı, kulağını şahide verir.
  • قاضیان را در حکومت این فنست  ** شاهد ایشان را دو چشم روشنست 
  • Hüküm verirken kadıların hüneri budur. Onların aydın gözleri, tanıktır.
  • گفت شاهد زان به جای دیده است  ** کو بدیده‌ی بی‌غرض سر دیده است  2870
  • Onun için şahidin sözü, göz yerine geçer. Çünkü o, garezsiz olarak sırrı görmüştür.
  • مدعی دیده‌ست اما با غرض  ** پرده باشد دیده‌ی دل را غرض 
  • Dâvacı da görmüştür ama garezle görmüştür. Garez, gönül gözüne perdedir.
  • حق همی‌خواهد که تو زاهد شوی  ** تا غرض بگذاری و شاهد شوی 
  • Tanrı diler ki sen zahit olasın; garezi bırakasın da tanık kesilesin.
  • کین غرضها پرده‌ی دیده بود  ** بر نظر چون پرده پیچیده بود 
  • Bu garezler göze perdedir. Göze perde indi mi insan,
  • پس نبیند جمله را با طم و رم  ** حبک الاشیاء یعمی و یصم 
  • yukarı aşağı, bunca şeyi, göremez, “Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder.”
  • در دلش خورشید چون نوری نشاند  ** پیشش اختر را مقادیری نماند  2875
  • Fakat bir adamın gönlüne güneşin nuru vurdu mu onca yıldızın bir kadri, kıymeti kalmaz artık.