-
ما ندانستیم ای خوش مشتری ** چونک دانستیم تو اولیتری
- A güzel müşteri, evvelce bunu bilmiyorduk, mademki bildik, elbette kızımıza daha lâyıksın sen.
-
آتش ما هم درین کانون ما ** لیلی آن ما و تو مجنون ما
- Ateşimiz, kendi mangalımızda; Leylâ, bizim Leylâ’mız, Mecnunumuz da sen, de
-
تا خیال و فکر خوش بر وی زند ** فکر شیرین مرد را فربه کند
- İyice bir hayale, bir düşünceye düşsün. İyi düşünce insanı semirtir.
-
جانور فربه شود لیک از علف ** آدمی فربه ز عزست و شرف 290
- Hayvan,otla semirir,insan da yücelikle,şerefle gelişir.
-
آدمی فربه شود از راه گوش ** جانور فربه شود از حلق و نوش
- İnsan kulağından gelişir, duya duya canlanır. Hayvansa boğazından, yemesinden, içmesinden gelişir.
-
گفت آن خاتون ازین ننگ مهین ** خود دهانم کی بجنبد اندرین
- Kadın, “Böyle bir arlanılacak sözü, ağzım nasıl varır da söyler?
-
این چنین ژاژی چه خایم بهر او ** گو بمیر آن خاین ابلیسخو
- Onun için böyle abes bir sözü nasıl geveleyebilirim? Gebersin o şeytan huylu hain” dedi.
-
گفت خواجه نی مترس و دم دهش ** تا رود علت ازو زین لطف خوش
- Adam, hayır dedi, korkma. Sen böyle söyle de onun hastalığı geçsin, bu lütuf yüzünden iyileşsin.
-
دفع او را دلبرا بر من نویس ** هل که صحت یابد آن باریکریس 295
- Ondan sonra sevgilim onun derdini gidermeyi bana bırak sen. Yalnız o ince eleyip sık dokuyan bir kere iyileşsin.
-
چون بگفت آن خسته را خاتون چنین ** مینگنجید از تبختر بر زمین
- Kadın, o hasta köleye böyle söyleyince öyle ferahladı, öyle kabardı o köle ki âdeta yeryüzüne sığamaz oldu.