-
آن یکی چشمش بکندی از ضراب ** وان دگر گوشش دریدی هم به ناب
- Bir tanesi gözünü ısırır, oyar, öbürü kulağını dişleyip yırtar,
-
وان دگر سوراخ کردی پهلوش ** از جماعت گم شدی بیرون شوش
- Bir başkası yanını delerdi. Kedi bu topluluktan kurtulamazdı.
-
لیک جمعیت ندارد جان موش ** بجهد از جانش به بانگ گربه هوش 3050
- Fakat farede topluluk için yürek yoktur. Kedinin sesini duydu mu aklı başından gider.
-
خشک گردد موش زان گربهی عیار ** گر بود اعداد موشان صد هزار
- Hilebaz kedinin önünde kuruyup kalır. İsterse farenin sayısı yüz bin olsun ne çıkar?
-
از رمهی انبه چه غم قصاب را ** انبهی هش چه بندد خواب را
- Koyun sürüsü çok olmuş kasaba ne gam? Akıl çokluğu uykuyu def edebilir mi?
-
مالک الملک است جمعیت دهد ** شیر را تا بر گلهی گوران جهد
- Mülkün sahibi Tanrı’dır. Topluluğu o verir, bu yüreği o ihsan ederde aslan, yaban sığırı sürüsüne atılır.
-
صد هزاران گور دهشاخ و دلیر ** چون عدم باشند پیش صول شیر
- On çatallı boynuzları olan yüz binlerce yiğit geyik aslanın saldırışına karşı, âdeta yok olur.
-
مالک الملک است بدهد ملک حسن ** یوسفی را تا بود چون ماء مزن 3055
- Mülkün sahibi O’dur. Bir Yusuf’a güzellik saltanatını verir de onu ak buluttan yağan lâtif yağmura döndürür.
-
در رخی بنهد شعاع اختری ** که شود شاهی غلام دختری
- Bir yüze bir yıldız parlaklığı ihsan ederde koca bir padişah bir kızın kölesi kesilir.
-
بنهد اندر روی دیگر نور خود ** که ببیند نیمشب هر نیک و بد
- Bir başkasının yüzüne kendi nurunu verir, o adam, gece yarısı her iyiyi her kötüyü görür.