-
آن سخا و رحم هم تو دادیش ** کز سخاوت میفزودی شادیش
- Ona cömertliği merhameti veren de sensin. Cömertlik ederde neşelenir; bu neşeyi, bu sevinci veren de sensin.
-
من مرورا قبلهی خود ساختم ** قبلهساز اصل را انداختم
- Ben onu kendime kıble edindim de asıl kıble edilecek makamı bıraktım.
-
ما کجا بودیم کان دیان دین ** عقل میکارید اندر آب و طین
- O din Tanrısı aklı, suyla topraktan karılmış balçığa ekerken biz neredeydik?
-
چون همی کرد از عدم گردون پدید ** وین بساط خاک را میگسترید 3135
- Gökyüzünü yokluktan meydana getirdi, bu yer döşemesini de yaptı döşedi.
-
ز اختران میساخت او مصباحها ** وز طبایع قفل با مفتاحها
- Yıldızlardan kandiller yaptı, tabiatlardan kilitler ve anahtarlar.
-
ای بسا بنیادها پنهان و فاش ** مضمر این سقف کرد و این فراش
- Nice gizli, aşikâr yapıları şu tavanla şu döşemenin içine koydu, gizledi.
-
آدم اصطرلاب اوصاف علوست ** وصف آدم مظهر آیات اوست
- İnsan, yücelikler vasıflarının usturlabıdır. İnsan sıfatı onun âyetlerine mazhardır.
-
هرچه در وی مینماید عکس اوست ** همچو عکس ماه اندر آب جوست
- İnsanda ne görürsen onun aksidir. Irmak suyuna akseden ay gibi hani.
-
بر صطرلابش نقوش عنکبوت ** بهر اوصاف ازل دارد ثبوت 3140
- Usturlabında örümcek ağı gibi nakışlar vardır, ezel vasıfları onlarla anlaşılır bilinir.
-
تا ز چرخ غیب وز خورشید روح ** عنکبوتش درس گوید از شروح
- O usturlabın üstündeki ankebut, gayb göğü ile ruh güneşine ait şerhlerde bulunur, dersler verir.