-
ما کجا بودیم کان دیان دین ** عقل میکارید اندر آب و طین
- O din Tanrısı aklı, suyla topraktan karılmış balçığa ekerken biz neredeydik?
-
چون همی کرد از عدم گردون پدید ** وین بساط خاک را میگسترید 3135
- Gökyüzünü yokluktan meydana getirdi, bu yer döşemesini de yaptı döşedi.
-
ز اختران میساخت او مصباحها ** وز طبایع قفل با مفتاحها
- Yıldızlardan kandiller yaptı, tabiatlardan kilitler ve anahtarlar.
-
ای بسا بنیادها پنهان و فاش ** مضمر این سقف کرد و این فراش
- Nice gizli, aşikâr yapıları şu tavanla şu döşemenin içine koydu, gizledi.
-
آدم اصطرلاب اوصاف علوست ** وصف آدم مظهر آیات اوست
- İnsan, yücelikler vasıflarının usturlabıdır. İnsan sıfatı onun âyetlerine mazhardır.
-
هرچه در وی مینماید عکس اوست ** همچو عکس ماه اندر آب جوست
- İnsanda ne görürsen onun aksidir. Irmak suyuna akseden ay gibi hani.
-
بر صطرلابش نقوش عنکبوت ** بهر اوصاف ازل دارد ثبوت 3140
- Usturlabında örümcek ağı gibi nakışlar vardır, ezel vasıfları onlarla anlaşılır bilinir.
-
تا ز چرخ غیب وز خورشید روح ** عنکبوتش درس گوید از شروح
- O usturlabın üstündeki ankebut, gayb göğü ile ruh güneşine ait şerhlerde bulunur, dersler verir.
-
عنکبوت و این صطرلاب رشاد ** بیمنجم در کف عام اوفتاد
- Bu doğruyu bulan usturlapla ankebut, halkın eline müneccimsiz düşmüştür.
-
انبیا را داد حق تنجیم این ** غیب را چشمی بباید غیببین
- Tanrı bu yıldız bilgisini peygamberlere vermiştir. Gaybı görmek için o âlemi görebilen bir göz gerek.