-
او همت زان سو حواله میکند ** هین عمر آمد که تا بر نان زند
- O da seni ekmek almak için Ömer geliyor diye oradan başka bir dükkâna yollar.
-
چون به یک دکان عمر بودی برو ** در همه کاشان ز نان محروم شو
- Bir dükkânda Ömer’im dedin mi yürü bütün Kâşan’ı gez, ekmekten mahrumsun.
-
ور به یک دکان علی گفتی بگیر ** نان ازینجا بیحواله و بیزحیر 3230
- Fakat bir dükkânda Ali’yin dedin mi oracıkta ekmeği parasız zahmetsiz alıver.
-
احول دو بین چو بیبر شد ز نوش ** احول ده بینی ای مادر فروش
- Biri iki gören şaşı bile zevkten mahrum olur. Halbuki sen biri on görüyorsun ey anasını satan!
-
اندرین کاشان خاک از احولی ** چون عمر میگرد چو نبوی علی
- Kâşan olan bir yeryüzünde şaşkınlığından Ali olmadınsa Ömer gibi gez dolan gayrı.
-
هست احول را درین ویرانه دیر ** گوشه گوشه نقل نو ای ثم خیر
- Hadi hayra karşı bu yıkık manastırda şaşıya yeniden yeniye göçler vardır.
-
ور دو چشم حقشناس آمد ترا ** دوست پر بین عرصهی هر دو سرا
- Fakat hakkı tanıyan gören iki göze sahip olursan iki âlemde dostla dolu görürsün.
-
وا رهیدی از حوالهی جا به جا ** اندرین کاشان پر خوف و رجا 3235
- Bu korku ve ümitle dolu Kâşan’da oradan oraya yollanmadan kurtulursun.
-
اندرین جو غنچه دیدی یا شجر ** همچو هر جو تو خیالش ظن مبر
- Bu ırmakta konca, yahut ağaç gördün meselâ her ırmakta olduğu gibi onu hayal sanma.
-
که ترا از عین این عکس نقوش ** حق حقیقت گردد و میوهفروش
- Bu nakışların aksi, doğrudur ve Tanrı bunlardan sana meyve satar.