-
جانش از درد و غبین تا لب رسید ** جز عمادالملک زنهاری ندید 3365
- Dertten elemden canı ağzına geldi. imadülmülk’ten başka derdine derman olacak kimseyi göremedi.
-
که عمادالملک بد پای علم ** بهر هر مظلوم و هر مقتول غم
- İmadülmülk onun bayrağıydı. Herkes onun altına gelirdi; her zulüm gören dertten ölüm haline gelen koşar, ona başvururdu.
-
محترمتر خود نبد زو سروری ** پیش سلطان بود چون پیغامبری
- Ulular içinde ondan daha saygılısı ondan daha üstünü yoktu. Padişahın tapısında adeta bir peygamberdi.
-
بیطمع بود او اصیل و پارسا ** رایض و شبخیز و حاتم در سخا
- Vezirliğe tamahı yoktu. Soyu sopu temizdi zahitti, ibadet ehliydi, geceleri kalkar, Tanrıya ibadette bulunurdu, cömertlikte de sanki bir hatemdi.
-
بس همایونرای و با تدبیر و راد ** آزموده رای او در هر مراد
- Rey ve tedbiri pek kutluydu. Her hususta reyi sınanmıştı.
-
هم به بذل جان سخی و هم به مال ** طالب خورشید غیب او چون هلال 3370
- Can vermede de cömertti. Mal vermede de. Yeni ay gibi gayb güneşini dilerdi.
-
در امیری او غریب و محتبس ** در صفات فقر وخلت ملتبس
- Beylikte garipti kimsesizdi. Yokluk ve Tanrı sevgisi sıfatlarında gizlenmişti.
-
بوده هر محتاج را همچون پدر ** پیش سلطان شافع و دفع ضرر
- Her ihtiyaç sahibine baba gibiydi. Padişahın tapısında şefaatçiydi her zararı def ederdi.
-
مر بدان را ستر چون حلم خدا ** خلق او بر عکس خلقان و جدا
- Kötüleri, Tanrı hilmi gibi örterdi. Hasılı huyu halkın huyundan bambaşka ve tamamıyla aykırıydı.
-
بارها میشد به سوی کوه فرد ** شاه با صد لابه او را دفع کرد
- Kaç kere vezirliği bırakıp ibadet için yalnızca dağlara yönelmişti de padişah yüzlerce niyazlarda bulunarak onu önlemişti.