English    Türkçe    فارسی   

6
3394-3403

  • در شب ار خفاش از کرمیست مست  ** کرم از خورشید جنبنده شدست 
  • Yarasa geceleyin o kurtu yiyip sarhoş olduysa, kurt, yine güneş yüzünden canlanmıştır.
  • آفتابی که ضیا زو می‌زهد  ** دشمن خود را نواله می‌دهد  3395
  • Işığı, aydınlığı meydana getiren güneş, düşmanını bile doyurmadadır.
  • لیک شهبازی که او خفاش نیست  ** چشم بازش راست‌بین و روشنیست 
  • Fakat yarasa olmayan iri doğan kuşunun açık gözü doğru yolu görür, aydındır.
  • گر به شب جوید چو خفاش او نمو  ** در ادب خورشید مالد گوش او 
  • O da yarasa gibi geceleyin gelişmek istese o vakit güneş, edebe sokmak için kulağını çeker.
  • گویدش گیرم که آن خفاش لد  ** علتی دارد ترا باری چه شد 
  • Der ki. Tutalım o inatçı yarasanın bir illeti var, ya sana ne oldu?
  • مالشت بدهم به زجر از اکتیاب  ** تا نتابی سر دگر از آفتاب 
  • Sana bir dert vereyim, seni bir zahmete sokayım da bir daha güneşten çekinmeyesin!
  • ماخذه‌ی یوسف صدیق صلوات‌الله علیه به حبس بضع سنین به سبب یاری خواستن از غیر حق و گفتن اذکرنی عند ربک مع تقریره 
  • Yusuf-u Sıddıyk’ın Tanrı rahmet etsin, Tanrı’dan başkasından yardım istemesi ve “Beni efendine söyle” demesi yüzünden zindanda beş küsur yıl kalması ve bu sözünün cezasını çekmesi
  • آنچنان که یوسف از زندانیی  ** با نیازی خاضعی سعدانیی  3400
  • Yusuf da, zindanda bulunan birisine yalvardı, yakardı.
  • خواست یاری گفت چون بیرون روی  ** پیش شه گردد امورت مستوی 
  • Ondan yardım diledi, dedi ki: Buradan çıkınca ve Padişahın tapısında işin düzelince,
  • یاد من کن پیش تخت آن عزیز  ** تا مرا هم وا خرد زین حبس نیز 
  • O azizin huzurunda beni an, halimi söyle de beni bu hapisten kurtarsın.
  • کی دهد زندانیی در اقتناص  ** مرد زندانی دیگر را خلاص 
  • Hiç sıkıntı içinde bulunan bir mahpus nasıl olur da başka bir mahpusu kurtarabilir?