-
پس ادب کردش بدین جرم اوستاد ** که مساز از چوب پوسیده عماد
- Üstad, bu suç yüzünden bir daha çürümüş sopaya dayanma, çürük tahtaya basma diye onu cezalandırdı.
-
لیک یوسف را به خود مشغول کرد ** تا نیاید در دلش زان حبس درد
- Fakat Yusuf’u da gönlüne o mahpusluktan bir dert gelmesin diye kendisiyle meşgul etti.
-
آنچنانش انس و مستی داد حق ** که نه زندان ماند پیشش نه غسق 3415
- Tanrı ona öyle bir ünsiyet öyle bir sarhoşluk ver di ki, gözünde ne zindan kaldı ne karanlık.
-
نیست زندانی وحشتر از رحم ** ناخوش و تاریک و پرخون و وخم
- Zindan, rahimden daha aşağılık, daha kötü, daha karanlık, daha kanlı ve daha kokuşuk değil ya.
-
چون گشادت حق دریچه سوی خویش ** در رحم هر دم فزاید تنت بیش
- Tanrı, rahimde sana kendi tarafından bir pencere açınca bedenin günden güne gelişti.
-
اندر آن زندان ز ذوق بیقیاس ** خوش شکفت از غرس جسم تو حواس
- O zindanda, kıyas kabul etmez bir zevkle bedenin duyguları, adeta dikilmiş bir ağaç gibi güzelce açıldı.
-
زان رحم بیرون شدن بر تو درشت ** میگریزی از زهارش سوی پشت
- O rahimden çıkmak sana pek güç gelirdi. Ananın kasığından arkaya doğru kaçardın.
-
راه لذت از درون دان نه از برون ** ابلهی دان جستن قصر و حصون 3420
- Lezzet dışardan gelmez içten gelir. Bunu böyle bil. Köşkleri kaleleri aramayı ahmaklık say.
-
آن یکی در کنج مسجد مست و شاد ** وآن دگر در باغ ترش و بیمراد
- Birisi Mescit bucağında sarhoş ve neşelidir. Öbürü bağda bahçede suratını asar, muradına erişmez, bir zevk bulamaz.
-
قصر چیزی نیست ویران کن بدن ** گنج در ویرانیست ای میر من
- Köşk bir şey değildir. Bedenini yık. Define yıkık yerdedir a benim beyim.