-
میفروشی هر زمانی در کان ** همچو طفلی میستانی گردگان
- Çocuk gibi her an madendeki inciyi satıp yerine ceviz almaktasın.
-
پس در آن رنجوری روز اجل ** نیست نادر گر بود اینت عمل
- Ecel gününün o hastalığında böyle bir şeyi yaparsan şaşılmaz artık.
-
در خیالت صورتی جوشیدهای ** همچو جوزی وقت دق پوسیدهای
- Hayalinde bir surettir coşmuştur. Fakat sınama zamanında ceviz gibi çürümüş bir şey.
-
هست از آغاز چون بدر آن خیال ** لیک آخر میشود همچون هلال
- O hayal ilk zuhur ettiği zaman dolunay gibidir. Ama sonunda yeni aya döner.
-
گر تو اول بنگری چون آخرش ** فارغ آیی از فریب فاترش 3470
- Önce bakınca onu sonra ne hale gelecekse öyle görürsen, aldanmaz, ondan kurtulursun.
-
جوز پوسیدهست دنیا ای امین ** امتحانش کم کن از دورش ببین
- Ey emin kişi! Dünya çürük bir cevizdir. Onu pek sınama, uzaktan bak.
-
شاه دید آن اسپ را با چشم حال ** وآن عمادالملک با چشم مل
- Padişah, o atı hal gözüyle gördü, İmadülmülk meal gözüyle.
-
چشم شه دو گز همی دید از لغز ** چشم آن پایاننگر پنجاه گز
- Padişahın gözü titredi, ancak iki arşınlık yolu gördü. O sonu gören erse elli arşınlık yolu gördü.
-
آن چه سرمهست آنک یزدان میکشد ** کز پس صد پرده بیند جان رشد
- Tanrının insanın gözüne çektiği o sürme, ne sürmedir ki can, yüzlerce perdenin ardındaki yolu görür.
-
چشم مهتر چون به آخر بود جفت ** پس بدان دیده جهان را جیفه گفت 3475
- Kainatın ulusunun gözü, sonu görmeyle eş olmuştu. O yüzden cihanı leş gördü.