-
هر که آنجا بگذرد زر میبرد ** نیست هدیهی مخلصان را مسترد
- Kim oraya uğrarsa o altınları alsın, götürsün. İhlâs sahibi kimseler hediye ettikleri şeyi geri almazlar.
-
بهر او بنهادهام آن از دو سال ** کردهام من نذرها با ذوالجلال
- Ben o parayı o mücevherleri iki yıl önce onun için koydum, ululuk ıssı Tanrı’ya böyle nezirde bulundum.
-
ور روا دارند چیزی زان ستد ** بیست چندان خو زیانشان اوفتد
- Mirasçılarım ondan bir şey almak isterler. Bunu caiz görürlerse aldıklarının yirmi misli ziyana girerler.
-
گر روانم را پژولانند زود ** صد در محنت بریشان بر گشود
- Gönlümü incitmeden çekinmezlerse onlara yüzlerce mihnet kapısı açıktır.
-
از خدا اومید دارم من لبق ** که رساند حق را در مستحق 3555
- Tanrı’dan tatlı dillerle dilerim ve umarım ki hakkı, müstahak olana ulaştırır.
-
دو قضیهی دیگر او را شرح داد ** لب به ذکر آن نخواهم بر گشاد
- Bu sözlerden sonra Kethüdaya iki şey daha anlattı ki onları anlatmak için ağzımı açmayacağım.
-
تا بماند دو قضیه سر و راز ** هم نگردد مثنوی چندین دراز
- Hem o iki şey sır olarak kalsın, hem de Mesnevi o kadar uzamasın artık.
-
برجهید از خواب انگشتکزنان ** گه غزلگویان و گه نوحهکنان
- Kethüda sıçrayıp ellerini çırparak uyandı. Gâh gazel okumaktaydı, gâh bağırıp ağlamakta.
-
گفت مهمان در چه سوداهاستی ** پایمردا مست و خوش بر خاستی
- Konuk, ne sevdalardasın dedi. Ey kethuda, sarhoş ve güzel bir halde kalktın.
-
تا چه دیدی خواب دوش ای بوالعلا ** که نمیگنجی تو در شهر و فلا 3560
- Gece rüyada ne gördün ey ulu er? Ne gördün de böyle şehre de sığamıyorsun, ovaya da.